whatsapp

1 Mayıs işçilerin emekçilerin en büyük dayanışmasıdır

SİVİL TOPLUM (SG) - Seydişehir Gündem | 30.04.2024 - 22:46, Güncelleme: 30.04.2024 - 22:46
 

1 Mayıs işçilerin emekçilerin en büyük dayanışmasıdır

Seydişehir Eğitim-Sen temsilcisi Lütfi Gündem, 1 Mayıs Emek ve dayanışma günü dolayısıyla Seydişehir Gündem’e açıklamalarda bulundu.
‘’Merhaba dostlar, işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, emekliler Merhaba!  İnsanca bir yaşam mücadelesinde tek sermayesi emeği olanlar, Gelmiş geçmiş bütün değerleri yaratanlar, Merhaba! Gelecek güzel günlerin filizlerini yüreklerinde, beyinlerinde taşıyanlar, Merhaba!  Emek, insan ve doğa düşmanı düzene itiraz edenler, Umudun resmini çizmek için alanları renklendirenler merhaba, Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz. Birlik, Mücadele Dayanışma Gününüz kutlu olsun. Selam olsun!  Çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak için direnlere, Sömürü, talan, yağma ve baskı düzenine direnenlere… Dostlar, dünyada ve ülkemizde kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturası her geçen gün büyüyor. Her baktığı yerde doların yeşilini,  petrolün siyahını gören kapitalist barbarlık çarklarını milyonlarca işçiyi, emekçiyi her gün daha fazla sömürerek döndürmeye devam ediyor. Savaş ve çatışmalarla, nükleer santrallerle,  siyanürlü maden aramalarıyla atmosfere, toprağa saldığı zehirli gazlarla, atıklarla doğamızı mahvediyor.  İster mavi yakalı olalım ister beyaz yakalı. İster asgari ücretli olalım ister emekli. İster küçük esnaf olalım ister çiftçi… İster atık kâğıt işçisi olalım ister en temel hakkı olan barınma hakkı yok sayılan, “yurtsuz” bırakılan üniversite öğrencisi.. Hiç fark etmiyor. Her krizin faturası bizlere kesiliyor.    Her sabah yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz. Geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyona dayandı.  Çalışma çağında olan her dört kişiden biri işsiz. Her üç kadından biri işsiz. Her 3 çalışandan biri kayıt dışı çalıştırılıyor. Çocuklarımızın geleceği MESEM ve CEDES projeleri ile karartılıyor. Bu ülkede her beş çocuktan biri daha hayatının ilk baharında işçi olarak çalışıyor. Çalışma yaşamı güvencesiz onlarca istihdam türü ile parça parça ediliyor. Geçtiğimiz genel seçim öncesi söz vermelerine rağmen kaldırılmayan mülakat sistemi ile torpilin kapısı sonuna kadar açılıyor, liyakat yok sayılıyor.  Her gün ortalama beş canımız işçi cinayetleri ile aramızdan koparılıyor. Maliyet gerekçesi ile alınmayan önlemler ve yapılmayan denetimler nedeni ile ülkemizin işçi cinayetlerinde Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü olma tablosu değişmiyor.  Sendikal hak ve özgürlüklerimiz, toplu sözleşme ve grev hakkımız bir yana en temel insan haklarımız bile ayaklar altına alınıyor. Ülkemiz “Asgari Ücretliler Ülkesi” ne dönüştürüldü. Emeğin milli gelirden aldığı pay son yirmi yılın en düşük noktasına indi. Açlık sınırı 24 bin TL’yi yoksulluk sınırı 65 bin TL’yi aştı. Buna karşın her iki emekliden biri 10 bin TL aylıkla, 10 milyon asgari ücretli 17 bin TL ile yaşam savaşı veriyor. Ortalama kamu emekçisi maaşı yoksulluk sınırının yarısına bile ulaşmıyor. Gelir adaletsizliği uçurumu gittikçe büyüyor. Toplumun en zengin yüzde 1’i toplam servetin yüzde 40’ını elinde tutuyor. %99’u olarak bizler ise geriye kalan yüzde 60’ı paylaşıyoruz.  Bugün karşımızdaki tabloda bir tarafta karın tokluğuna çalışan milyonlar var. Diğer tarafta faizden, ranttan, hazine garantili ihalelerden semirenler.. Bir tarafta her dördünden biri yatağa aç giren, bir öğün yemekleri tasarruf diye kesilen çocuklarımız var. Bizler; Emeğin sömürülmediği, %1’in değil,  %99’un mutlu yaşadığı, Herkesin güvenceli, insanca çalıştığı bir işinin ve gelirinin olduğu,  Ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı,    Sendikal hak ve özgürlüklerin önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı Çocuklarımızın okula aç gitmediği, laik ve bilimsel eğitimden mahrum bırakılmadığı BİR ÜLKE İSTİYORUZ. Bizler;  Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı haksızlığa uğramadığı,  Düşünmenin, düşünceyi ifade etmenin cezalandırılmadığı, Kadınlara yönelik cinayet, şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, İstanbul Sözleşmesinin feshinin iptal edildiği, 190 sayılı ILO sözleşmesinin imzalandığı, Eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu BİR ÜLKE İSTİYORUZ. Dostlar;  bunun yolu hep birlikte mücadele etmekten geçiyor.    Yeter ki GÜNDÜZLERİNDE SÖMÜRÜLMEYEN, GECELERİNDE AÇ YATILMAYAN, EMEĞİN, EŞİTLİĞİN, ÖZGÜRLÜĞÜN, DEMOKRASİNİN, BARIŞIN, LAİKLİĞİN HÂKİM OLDUĞU BİR DÜNYA VE ÜLKE İÇİN omuz omuza verelim. Hepinizi Eğitim Sen Seydişehir Yürütme Kurulu adına tekrar sevgi ve dostlukla selamlıyorum. Hoşça kalın, umutla kalın, mücadele ile kalın’’
Seydişehir Eğitim-Sen temsilcisi Lütfi Gündem, 1 Mayıs Emek ve dayanışma günü dolayısıyla Seydişehir Gündem’e açıklamalarda bulundu.

‘’Merhaba dostlar, işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, emekliler

Merhaba!  İnsanca bir yaşam mücadelesinde tek sermayesi emeği olanlar,

Gelmiş geçmiş bütün değerleri yaratanlar,

Merhaba! Gelecek güzel günlerin filizlerini yüreklerinde, beyinlerinde taşıyanlar,

Merhaba!  Emek, insan ve doğa düşmanı düzene itiraz edenler,

Umudun resmini çizmek için alanları renklendirenler merhaba,

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz.

Birlik, Mücadele Dayanışma Gününüz kutlu olsun.

Selam olsun!  Çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak için direnlere,

Sömürü, talan, yağma ve baskı düzenine direnenlere…

Dostlar, dünyada ve ülkemizde kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturası her geçen gün büyüyor.

Her baktığı yerde doların yeşilini,  petrolün siyahını gören kapitalist barbarlık çarklarını milyonlarca işçiyi, emekçiyi her gün daha fazla sömürerek döndürmeye devam ediyor.

Savaş ve çatışmalarla, nükleer santrallerle,  siyanürlü maden aramalarıyla atmosfere, toprağa saldığı zehirli gazlarla, atıklarla doğamızı mahvediyor. 

İster mavi yakalı olalım ister beyaz yakalı. İster asgari ücretli olalım ister emekli.

İster küçük esnaf olalım ister çiftçi… İster atık kâğıt işçisi olalım ister en temel hakkı olan barınma hakkı yok sayılan, “yurtsuz” bırakılan üniversite öğrencisi..

Hiç fark etmiyor. Her krizin faturası bizlere kesiliyor.   

Her sabah yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz.

Geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyona dayandı.  Çalışma çağında olan her dört kişiden biri işsiz. Her üç kadından biri işsiz. Her 3 çalışandan biri kayıt dışı çalıştırılıyor.

Çocuklarımızın geleceği MESEM ve CEDES projeleri ile karartılıyor.

Bu ülkede her beş çocuktan biri daha hayatının ilk baharında işçi olarak çalışıyor.

Çalışma yaşamı güvencesiz onlarca istihdam türü ile parça parça ediliyor.

Geçtiğimiz genel seçim öncesi söz vermelerine rağmen kaldırılmayan mülakat sistemi ile torpilin kapısı sonuna kadar açılıyor, liyakat yok sayılıyor. 

Her gün ortalama beş canımız işçi cinayetleri ile aramızdan koparılıyor.

Maliyet gerekçesi ile alınmayan önlemler ve yapılmayan denetimler nedeni ile ülkemizin işçi cinayetlerinde Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü olma tablosu değişmiyor. 

Sendikal hak ve özgürlüklerimiz, toplu sözleşme ve grev hakkımız bir yana en temel insan haklarımız bile ayaklar altına alınıyor.

Ülkemiz “Asgari Ücretliler Ülkesi” ne dönüştürüldü.

Emeğin milli gelirden aldığı pay son yirmi yılın en düşük noktasına indi.

Açlık sınırı 24 bin TL’yi yoksulluk sınırı 65 bin TL’yi aştı.

Buna karşın her iki emekliden biri 10 bin TL aylıkla, 10 milyon asgari ücretli 17 bin TL ile yaşam savaşı veriyor.

Ortalama kamu emekçisi maaşı yoksulluk sınırının yarısına bile ulaşmıyor.

Gelir adaletsizliği uçurumu gittikçe büyüyor.

Toplumun en zengin yüzde 1’i toplam servetin yüzde 40’ını elinde tutuyor. %99’u olarak bizler ise geriye kalan yüzde 60’ı paylaşıyoruz. 

Bugün karşımızdaki tabloda bir tarafta karın tokluğuna çalışan milyonlar var.

Diğer tarafta faizden, ranttan, hazine garantili ihalelerden semirenler..

Bir tarafta her dördünden biri yatağa aç giren, bir öğün yemekleri tasarruf diye kesilen çocuklarımız var.

Bizler;

Emeğin sömürülmediği, %1’in değil,  %99’un mutlu yaşadığı,

Herkesin güvenceli, insanca çalıştığı bir işinin ve gelirinin olduğu, 

Ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı,   

Sendikal hak ve özgürlüklerin önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı

Çocuklarımızın okula aç gitmediği, laik ve bilimsel eğitimden mahrum bırakılmadığı BİR ÜLKE İSTİYORUZ.

Bizler; 

Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı haksızlığa uğramadığı, 

Düşünmenin, düşünceyi ifade etmenin cezalandırılmadığı,

Kadınlara yönelik cinayet, şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı,

İstanbul Sözleşmesinin feshinin iptal edildiği, 190 sayılı ILO sözleşmesinin imzalandığı,

Eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu BİR ÜLKE İSTİYORUZ.

Dostlar;  bunun yolu hep birlikte mücadele etmekten geçiyor.   

Yeter ki GÜNDÜZLERİNDE SÖMÜRÜLMEYEN, GECELERİNDE AÇ YATILMAYAN,

EMEĞİN, EŞİTLİĞİN, ÖZGÜRLÜĞÜN, DEMOKRASİNİN, BARIŞIN, LAİKLİĞİN HÂKİM OLDUĞU BİR DÜNYA VE ÜLKE İÇİN omuz omuza verelim.

Hepinizi Eğitim Sen Seydişehir Yürütme Kurulu adına tekrar sevgi ve dostlukla selamlıyorum. Hoşça kalın, umutla kalın, mücadele ile kalın’’

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.