whatsapp

Battâl Gâzî’nin Eşi Seydişehirli’mi?

SİVİL TOPLUM 09.11.2018 - 23:34, Güncelleme: 09.09.2021 - 14:46
 

Battâl Gâzî’nin Eşi Seydişehirli’mi?

Seydişehir Tarihine Bakış /Araştırma Mahmut Apaydın “Battâl, tek başına Anadolu’nun içlerine kadar ilerlemiş, bir bahçede yediği bakladan ishale tutulmuş, zayıf düşüp, ata binemeyeceği endişesiyle atına atlamış, atının boynuna sıkıca sarılarak yoluna devam etmişti. Gözünü açtığında içinde kadınların bulunduğu bir manastıra gelmiştir. İçlerinden birisi onu atından indirerek yıkar ve bir ilaç içirir. Üç gün kilisede kalan Battal iyileşir. Bu esnada Battâl’ın haberi kendisine ulaşan bir patrik (komutan) manastıra gelir. Kadın, Battâl’ı bir yere gizler ve ona göstermez. Patrik ayrıldıktan sonra, Battâl onu takip eder ve öldürür. Tekrar kiliseye dönen Battâl, kadınları alıp, kendi askerlerinin bulunduğu yere götürür ve kendisini iyileştiren kadınla evlenir. Bu kadın, Battâl’ın çocuklarının annesidir” (Erkoçoğlu, 2013: 38). Roma kaynaklarında bahsedilen Ankara’daki Petris ismindeki Kadın Manastırı, İslâm kaynaklarınca doğrulanmakta ve Battâl’ın bu manastıra geldiği anlaşılmaktadır. Böylece Battâl’ın geldiği manastır, Suğla Gölü kıyısındaki Ankara (Ortakaraören veya yakını)’ya tâbi Muradiye olmalıdır. Çünkü bölge halkının çok iyi bildiği gibi Muradiye’nin bir adı da Manastır’dır. (Bkz. Harita Genel Müdürlüğü tarafından 1944 yılında yol ve isim düzeltmesi yapılarak 1951 yılında ikinci defa basılan 1 / 200 000 ölçekli topografik haritanın Konya Paftası). Battâl, kelime olarak büyük, eski, pehlivan, yenilmez yiğit ve şampiyon gibi anlamlara gelmektedir. Batılı yazarlar Battâl için daha ziyade “şampiyon” anlamını tercih ediyorlar. O bakımdan İslâm tarihinde birden çok Battâl vardır. Prof. Ahmet Güzel, Antakyalı ve bir Emevî kumandanı olan el-Battâl, Türk ve Seyyid olduğu söylenilen Maltyalı Battâl ve Endülüslü Battâl’dan bahseder. Bizim konumuz olan Battâl, yazımızın başında söz ettiğimiz gibi Prof. Erkoçoğlu’nun, 740 yılında 13800 askeriyle birlikte Afyonkarahisar yakınlarında şehit olduğunu söylediği el-Battâl’dır. Buradan da anlaşılacağı gibi el-Battâl onun lâkabıdır. Onun künyesi Hüseyin’in babası manasına Ebû’l-Hüseyin’dir. Türklerde künye adeti olmadığı için el-Battâl’ın Arap olduğu sanılmaktadır. Onun nisbesi ise Antakyalı manasına el-Antakî’dir. Bazıları onun künyesinin Ebû Yahyâ olduğunu söyler ki, bizce doğrusu İbnü’l-Esîr’in dediği gibi Ebû’l-Hüseyin’dir. Çünkü Türkiye’de Yahyâ veya Ebû Yahyâ adından hiç bahsedilmez. Ayrıca Hüseyin Gâzî olarak bahsedilen kişi, Battâl Gâzî’nin kendisi olup babası değildir. Göller Bölgesi’ndeki araştırmalarıyla tanınmış olan Y. Müh. Ramazan Topraklı, Battâl Gâzî’nin, Afyonkarahisar ilinin, Çay ilçesinin Çayıryazı (Geneli) köyünde bir höyüğün üzerinde bulunan gerçek mezarını 2015 yılında keşfetmiştir. Halk bu mezardaki kişiye “Hüseyin Dede” demektedir. Ebû Bekir’in zamanla Bekir’e dönüştüğü gibi Ebû’l-Hüseyin de Hüseyin’e dönüşmüştür. Battâl Gâzî’nin tam adı, “Ebû’l-Hüseyin, Abdullah bin Müslim el-Antakî”dir. Battâl Gâzî, yaklaşık 30 yıl, Seydişehir ile Uluborlu arasında gazâ etmiştir. 717 yılında Mesle-me bin Abdülmelik’in kumandasındaki orduyla birlikte İstanbul’a kadar gitti ve bu sefer esnasında büyük kahramanlıklar gösterdi. Onun için olacak Türk-Rûm hududu olan Hoyran Gölü ile Eğirdir Gölü arasındaki ırmağın adı “el-Battâl Nehri”, nehir ile Gelendost arasında kalan ovanın adı da Mercü Hüseyin veya Hüseyin Ovası olup, Fütûhu’l-Büldân, Hüseyin b. Müslim el-Antakî’ye nispet edildiğini (el-Belâzurî, 2002: 244) kaydeder. İşte bu kayıtın da gösterdiği gibi, Battâl Gâzî Antakyalı olup babasının adı Müslim’dir. (Bkz. Fatih Erkoçoğlu ve Ramazan Topraklı, Hamideli Tarih 01, Hamideli Tarih 02 ve Hamideli Tarih 03). Tarihî kaynaklar, Türklerin gönlünde taht kuran ve gece sohbetlerinde kahramanlıklarını dinlediği Battâl Gâzî’nin Seydişehir’in Muradiye köyündeki “Kadın Manastırı”nda bulunan bir kadınla evlendiğini söylüyor. Bizans’ta üst düzey bir yöneticinin kızı olduğu söylenen kadının adı konusunda kesin bir bilgi yoktur. Ancak ünlü Kıral Yolu yakınında bulunan Seydişehir ve köyleri, tarihte büyük bir öneme sahiptir. Suğla Gölü sahilinde bulunan Ankara, bugüne kadar bilinemediği için Seydişehir civarında vukûbulan birçok tarihî olay, bugünkü Başkent Ankara’ya kaydırılmıştır. Bu gerçek bilinerek araştırma yapıldığında Seydişehir Tarihi’nin çok daha zenginleşeceğini umuyorum. Kaynaklar: Ammuriyenin Fethi Risalesi-Ramazan Topraklı Ankara (Engürü), Kadın Manastırı ve Asip Dağı adlı makalesi Malatya /Seyitgazi Türbesi

Seydişehir Tarihine Bakış /Araştırma

Mahmut Apaydın

“Battâl, tek başına Anadolu’nun içlerine kadar ilerlemiş, bir bahçede yediği bakladan ishale tutulmuş, zayıf düşüp, ata binemeyeceği endişesiyle atına atlamış, atının boynuna sıkıca sarılarak yoluna devam etmişti. Gözünü açtığında içinde kadınların bulunduğu bir manastıra gelmiştir. İçlerinden birisi onu atından indirerek yıkar ve bir ilaç içirir. Üç gün kilisede kalan Battal iyileşir. Bu esnada Battâl’ın haberi kendisine ulaşan bir patrik (komutan) manastıra gelir. Kadın, Battâl’ı bir yere gizler ve ona göstermez. Patrik ayrıldıktan sonra, Battâl onu takip eder ve öldürür. Tekrar kiliseye dönen Battâl, kadınları alıp, kendi askerlerinin bulunduğu yere götürür ve kendisini iyileştiren kadınla evlenir. Bu kadın, Battâl’ın çocuklarının annesidir” (Erkoçoğlu, 2013: 38).

Roma kaynaklarında bahsedilen Ankara’daki Petris ismindeki Kadın Manastırı, İslâm kaynaklarınca doğrulanmakta ve Battâl’ın bu manastıra geldiği anlaşılmaktadır. Böylece Battâl’ın geldiği manastır, Suğla Gölü kıyısındaki Ankara (Ortakaraören veya yakını)’ya tâbi Muradiye olmalıdır. Çünkü bölge halkının çok iyi bildiği gibi Muradiye’nin bir adı da Manastır’dır. (Bkz. Harita Genel Müdürlüğü tarafından 1944 yılında yol ve isim düzeltmesi yapılarak 1951 yılında ikinci defa basılan 1 / 200 000 ölçekli topografik haritanın Konya Paftası).

Battâl, kelime olarak büyük, eski, pehlivan, yenilmez yiğit ve şampiyon gibi anlamlara gelmektedir. Batılı yazarlar Battâl için daha ziyade “şampiyon” anlamını tercih ediyorlar. O bakımdan İslâm tarihinde birden çok Battâl vardır. Prof. Ahmet Güzel, Antakyalı ve bir Emevî kumandanı olan el-Battâl, Türk ve Seyyid olduğu söylenilen Maltyalı Battâl ve Endülüslü Battâl’dan bahseder. Bizim konumuz olan Battâl, yazımızın başında söz ettiğimiz gibi Prof. Erkoçoğlu’nun, 740 yılında 13800 askeriyle birlikte Afyonkarahisar yakınlarında şehit olduğunu söylediği el-Battâl’dır. Buradan da anlaşılacağı gibi el-Battâl onun lâkabıdır. Onun künyesi Hüseyin’in babası manasına Ebû’l-Hüseyin’dir. Türklerde künye adeti olmadığı için el-Battâl’ın Arap olduğu sanılmaktadır. Onun nisbesi ise Antakyalı manasına el-Antakî’dir. Bazıları onun künyesinin Ebû Yahyâ olduğunu söyler ki, bizce doğrusu İbnü’l-Esîr’in dediği gibi Ebû’l-Hüseyin’dir. Çünkü Türkiye’de Yahyâ veya Ebû Yahyâ adından hiç bahsedilmez. Ayrıca Hüseyin Gâzî olarak bahsedilen kişi, Battâl Gâzî’nin kendisi olup babası değildir.

Göller Bölgesi’ndeki araştırmalarıyla tanınmış olan Y. Müh. Ramazan Topraklı, Battâl Gâzî’nin, Afyonkarahisar ilinin, Çay ilçesinin Çayıryazı (Geneli) köyünde bir höyüğün üzerinde bulunan gerçek mezarını 2015 yılında keşfetmiştir. Halk bu mezardaki kişiye “Hüseyin Dede” demektedir. Ebû Bekir’in zamanla Bekir’e dönüştüğü gibi Ebû’l-Hüseyin de Hüseyin’e dönüşmüştür. Battâl Gâzî’nin tam adı, “Ebû’l-Hüseyin, Abdullah bin Müslim el-Antakî”dir. Battâl Gâzî, yaklaşık 30 yıl, Seydişehir ile Uluborlu arasında gazâ etmiştir. 717 yılında Mesle-me bin Abdülmelik’in kumandasındaki orduyla birlikte İstanbul’a kadar gitti ve bu sefer esnasında büyük kahramanlıklar gösterdi. Onun için olacak Türk-Rûm hududu olan Hoyran Gölü ile Eğirdir Gölü arasındaki ırmağın adı “el-Battâl Nehri”, nehir ile Gelendost arasında kalan ovanın adı da Mercü Hüseyin veya Hüseyin Ovası olup, Fütûhu’l-Büldân, Hüseyin b. Müslim el-Antakî’ye nispet edildiğini (el-Belâzurî, 2002: 244) kaydeder. İşte bu kayıtın da gösterdiği gibi, Battâl Gâzî Antakyalı olup babasının adı Müslim’dir. (Bkz. Fatih Erkoçoğlu ve Ramazan Topraklı, Hamideli Tarih 01, Hamideli Tarih 02 ve Hamideli Tarih 03).

Tarihî kaynaklar, Türklerin gönlünde taht kuran ve gece sohbetlerinde kahramanlıklarını dinlediği Battâl Gâzî’nin Seydişehir’in Muradiye köyündeki “Kadın Manastırı”nda bulunan bir kadınla evlendiğini söylüyor. Bizans’ta üst düzey bir yöneticinin kızı olduğu söylenen kadının adı konusunda kesin bir bilgi yoktur. Ancak ünlü Kıral Yolu yakınında bulunan Seydişehir ve köyleri, tarihte büyük bir öneme sahiptir. Suğla Gölü sahilinde bulunan Ankara, bugüne kadar bilinemediği için Seydişehir civarında vukûbulan birçok tarihî olay, bugünkü Başkent Ankara’ya kaydırılmıştır. Bu gerçek bilinerek araştırma yapıldığında Seydişehir Tarihi’nin çok daha zenginleşeceğini umuyorum.

Kaynaklar:

Ammuriyenin Fethi Risalesi-Ramazan Topraklı

Ankara (Engürü), Kadın Manastırı ve Asip Dağı adlı makalesi

Malatya /Seyitgazi Türbesi

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.