whatsapp

Değişimi askerler yönetemez

SİYASET 15.04.2019 - 12:34, Güncelleme: 09.09.2021 - 14:46
 

Değişimi askerler yönetemez

Yaşananlar, halk değişim istediğinde askerlerin kendilerine ne gibi görevler biçtiklerini ortaya koydu Yalnızca birkaç haftalık bir zaman diliminde Cezayir ve Sudan ordularının öne atılıp, koltuğunu on yıllar boyunca muhafaza etmiş liderlerin düşüşüne vesile olduklarını gördük. Böylelikle Arap dünyasındaki askeri güçlerin, ihtiyaç duyulan siyasi değişime vesile olma, ya da otoriter liderler ile işbirliği yapma eğilimleri bir kez daha tartışma oldu. Hem Cezayir, hem Sudan’da yaşanan gelişmeler gösteriyor ki, komutanlar insanların değişim taleplerinin sürdürülebilir olduğunu ve eylemcilerin birlik olup işi sonuna kadar götürmeye niyetli olduklarını anlayınca, hizmet ettikleri rejimi feda etmeye karar verdiler. Fakat eylemciler dikkatli olmak zorundalar. Değişim sürecini kısa zaman öncesine kadar yozlaşmış liderlere ve rejime hizmet eden askeri aktörlere devretmeyi reddetmeliler. 26 Mart günü Cezayirli ordu komutanı General Ahmed Kaed Salih anayasanın 102’nci maddesine atıf yaparak Devlet Başkanı Abdülaziz Bouteflika’nın görev ehliyetini yitirdiğini ilan etti. Sağlığı bozulan başkan 18 Nisan’da yapılacak seçimlere aday olacağını henüz yeni duyurmuştu. Bouteflika’nın duyurusuyla birlikte insanlar sokağa döküldüler, adaylığını çekmesi talebiyle barışçıl eylemler düzenlediler. Bunların yanı sıra ülkedeki siyasi ve sosyoekonomik sistemlerin değişmesine dair taleplerini sıraladılar. Askeriyenin hamlesi üzerine Bouteflike adaylığını geri çekti ve birkaç gün sonra da istifasını verdi. Anayasaya göre Parlamento Sözcüsü Abdülkadir Bensalah başkanlık koltuğuna oturdu. Sonrasında seçim tarihi olarak 90 günlük geçiş sürecinin sonuna denk düşen 4 Temmuz’un belirlendiği duyuruldu. Bensalah ise seçim yolu kapalı bulunuyor. Fakat ordunun planı yürürlüğe konmuşken eylemciler ‘eski rejimin yardakçılarının,’ özellikle de Bensalah’nın geçiş sürecine dâhil olmasına karşı çıktılar. Bouteflika yönetimine, Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne, orduya, yozlaşmış ekonomik elitlere duyulan güvensizlik halkın komutanları ‘otokrat rejimden uzaklaşma sürecini’ yönetecek aktörler olarak kabul etmelerini ciddi anlamda güçleştirdi. Sudan’da ise Devlet Başkanı Ömer el-Beşir karşıtı barışçıl eylemler neredeyse dört aydır devam ediyordu ve Sudan ordusu devreye girdi ve başkanı koltuğundan indirdi. El-Beşir’i deviren askeri konseye liderlik eden General Ahmed bin Avf’ın (hafta sonu istifa etti) yayınladığı açıklamaya göre 2005 anayasası askıya alınmıştı, tüm siyasi mahkûmlar hapisten salınacaktı ve iki yıllık geçiş döneminin ardından özgür ve adil seçimler yapılacaktı. Ordunun müdahale kararına etki eden önemli bir etmen, güvenlik güçlerinin ordu karargâhının önünde toplanan eylemcilere şiddetle müdahale etmesini önlemekti. Rejim aynı zamanda 2000 yılında Darfur bölgesinde insanlık suçları işlediği bilinen Janjavid milislerini ülkeye sokmaya başlamıştı. El-Beşir de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce aynı şekilde suçlu bulundu ve insan hakları ihlallerinde bulunduğu, etnik kırım yaptığı karara bağlandı. İlginçtir ki, El-Beşir 1989 yılında askeri darbeyle iktidara geldiğinden beri Ahmed bin Avf başkan yardımcısı ve savunma bakanı olarak görev yaptı ve rejimde önemli sorumluluklar üstlendi. Yeni askeri liderler ‘ülkeyi yönetme’ peşinde olmadıklarını öne sürdüyse de eylemciler geçiş döneminde yetkiyi ellerinde toplamalarına karşı çıkıyor. Bunun yerine dört yıllık bir geçiş süresinin sivil teknokratlar tarafından yönetilmesini, demokratik değişim sürecinin böyle yönetilmesini talep ediyorlar. Cezayir ve Sudan’ın askeri kurumları arasında yapısal ve düşünüş farklılıkları olsa da son ayda yaşananlar, halk huzursuzlanıp değişim istediğinde kendilerine ne gibi görevler biçtiklerine dair benzerlikleri ortaya koydu. Birincisi, her iki durumda da görüyoruz ki askeri güçler eylemcilere karşı fevri ve hesapsız hamleler yapmaktan korkuyorlar. Görünüşe göre aldıkları kararları şekillendiren en büyük etmenlerden biri, eylemcilerin değişim taleplerini barışçıl eylemler vasıtasıyla ortaya koymaları oldu. İkincisi, eylemcilerin ortaya koyduğu birlik ve taleplerinin sürdürülebilirliği, ‘ne kadar baskı kurarlarsa kursunlar, yozlaşmış rejimi sürdüremeyecekleri’ konusunda komutanları ikna etti. Bir anlamda komutanlar, değişim taleplerini bastırmaya çalışmaktansa halktan yana tavır almanın kendileri için iyi olacağını gördüler. Üçüncüsü, her iki durumda da komutanlar kitlesel eylemlerin talep ettiği değişimin devlet kurumları tarafından yönetilmesi için aşamalı değişimin şart olduğunu gördüler. Geçiş dönemleri sonunda Cezayir ve Sudan’da rejimlerin ne şekil alacağını zaman gösterecek. Fakat bir şeyden emin olabiliriz: Değişim planlarını uygulamaya dökenlerin komutanlar olmasına izin verilmemeli. Mısır’da Hüsnü Mübarek’i başkan koltuğuna oturtan Askeri Konsey, her iki ülkenin halkları için uyarı niteliğinde bir örnek: Sokağın öfkesinin dinmesini bekleyen ve Mısır halkının iradesini gasp eden Mısır ordusu, geçiş dönemini yönetmek üzere halkın güvenini kazandıktan sonra hiper-otoriter bir düzen kurdu. Çeviren: Fatih Kıyman – The New Arab

Yaşananlar, halk değişim istediğinde askerlerin kendilerine ne gibi görevler biçtiklerini ortaya koydu

Yalnızca birkaç haftalık bir zaman diliminde Cezayir ve Sudan ordularının öne atılıp, koltuğunu on yıllar boyunca muhafaza etmiş liderlerin düşüşüne vesile olduklarını gördük.

Böylelikle Arap dünyasındaki askeri güçlerin, ihtiyaç duyulan siyasi değişime vesile olma, ya da otoriter liderler ile işbirliği yapma eğilimleri bir kez daha tartışma oldu.

Hem Cezayir, hem Sudan’da yaşanan gelişmeler gösteriyor ki, komutanlar insanların değişim taleplerinin sürdürülebilir olduğunu ve eylemcilerin birlik olup işi sonuna kadar götürmeye niyetli olduklarını anlayınca, hizmet ettikleri rejimi feda etmeye karar verdiler.

Fakat eylemciler dikkatli olmak zorundalar. Değişim sürecini kısa zaman öncesine kadar yozlaşmış liderlere ve rejime hizmet eden askeri aktörlere devretmeyi reddetmeliler.

26 Mart günü Cezayirli ordu komutanı General Ahmed Kaed Salih anayasanın 102’nci maddesine atıf yaparak Devlet Başkanı Abdülaziz Bouteflika’nın görev ehliyetini yitirdiğini ilan etti. Sağlığı bozulan başkan 18 Nisan’da yapılacak seçimlere aday olacağını henüz yeni duyurmuştu.

Bouteflika’nın duyurusuyla birlikte insanlar sokağa döküldüler, adaylığını çekmesi talebiyle barışçıl eylemler düzenlediler. Bunların yanı sıra ülkedeki siyasi ve sosyoekonomik sistemlerin değişmesine dair taleplerini sıraladılar.

Askeriyenin hamlesi üzerine Bouteflike adaylığını geri çekti ve birkaç gün sonra da istifasını verdi. Anayasaya göre Parlamento Sözcüsü Abdülkadir Bensalah başkanlık koltuğuna oturdu.

Sonrasında seçim tarihi olarak 90 günlük geçiş sürecinin sonuna denk düşen 4 Temmuz’un belirlendiği duyuruldu. Bensalah ise seçim yolu kapalı bulunuyor.

Fakat ordunun planı yürürlüğe konmuşken eylemciler ‘eski rejimin yardakçılarının,’ özellikle de Bensalah’nın geçiş sürecine dâhil olmasına karşı çıktılar. Bouteflika yönetimine, Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne, orduya, yozlaşmış ekonomik elitlere duyulan güvensizlik halkın komutanları ‘otokrat rejimden uzaklaşma sürecini’ yönetecek aktörler olarak kabul etmelerini ciddi anlamda güçleştirdi.

Sudan’da ise Devlet Başkanı Ömer el-Beşir karşıtı barışçıl eylemler neredeyse dört aydır devam ediyordu ve Sudan ordusu devreye girdi ve başkanı koltuğundan indirdi.

El-Beşir’i deviren askeri konseye liderlik eden General Ahmed bin Avf’ın (hafta sonu istifa etti) yayınladığı açıklamaya göre 2005 anayasası askıya alınmıştı, tüm siyasi mahkûmlar hapisten salınacaktı ve iki yıllık geçiş döneminin ardından özgür ve adil seçimler yapılacaktı.

Ordunun müdahale kararına etki eden önemli bir etmen, güvenlik güçlerinin ordu karargâhının önünde toplanan eylemcilere şiddetle müdahale etmesini önlemekti. Rejim aynı zamanda 2000 yılında Darfur bölgesinde insanlık suçları işlediği bilinen Janjavid milislerini ülkeye sokmaya başlamıştı.

El-Beşir de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce aynı şekilde suçlu bulundu ve insan hakları ihlallerinde bulunduğu, etnik kırım yaptığı karara bağlandı.

İlginçtir ki, El-Beşir 1989 yılında askeri darbeyle iktidara geldiğinden beri Ahmed bin Avf başkan yardımcısı ve savunma bakanı olarak görev yaptı ve rejimde önemli sorumluluklar üstlendi.

Yeni askeri liderler ‘ülkeyi yönetme’ peşinde olmadıklarını öne sürdüyse de eylemciler geçiş döneminde yetkiyi ellerinde toplamalarına karşı çıkıyor. Bunun yerine dört yıllık bir geçiş süresinin sivil teknokratlar tarafından yönetilmesini, demokratik değişim sürecinin böyle yönetilmesini talep ediyorlar.

Cezayir ve Sudan’ın askeri kurumları arasında yapısal ve düşünüş farklılıkları olsa da son ayda yaşananlar, halk huzursuzlanıp değişim istediğinde kendilerine ne gibi görevler biçtiklerine dair benzerlikleri ortaya koydu.

Birincisi, her iki durumda da görüyoruz ki askeri güçler eylemcilere karşı fevri ve hesapsız hamleler yapmaktan korkuyorlar. Görünüşe göre aldıkları kararları şekillendiren en büyük etmenlerden biri, eylemcilerin değişim taleplerini barışçıl eylemler vasıtasıyla ortaya koymaları oldu.

İkincisi, eylemcilerin ortaya koyduğu birlik ve taleplerinin sürdürülebilirliği, ‘ne kadar baskı kurarlarsa kursunlar, yozlaşmış rejimi sürdüremeyecekleri’ konusunda komutanları ikna etti. Bir anlamda komutanlar, değişim taleplerini bastırmaya çalışmaktansa halktan yana tavır almanın kendileri için iyi olacağını gördüler.

Üçüncüsü, her iki durumda da komutanlar kitlesel eylemlerin talep ettiği değişimin devlet kurumları tarafından yönetilmesi için aşamalı değişimin şart olduğunu gördüler.

Geçiş dönemleri sonunda Cezayir ve Sudan’da rejimlerin ne şekil alacağını zaman gösterecek. Fakat bir şeyden emin olabiliriz: Değişim planlarını uygulamaya dökenlerin komutanlar olmasına izin verilmemeli.

Mısır’da Hüsnü Mübarek’i başkan koltuğuna oturtan Askeri Konsey, her iki ülkenin halkları için uyarı niteliğinde bir örnek: Sokağın öfkesinin dinmesini bekleyen ve Mısır halkının iradesini gasp eden Mısır ordusu, geçiş dönemini yönetmek üzere halkın güvenini kazandıktan sonra hiper-otoriter bir düzen kurdu.

Çeviren: Fatih Kıyman – The New Arab

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.