whatsapp

Köy enstitüleri projesi sonlandırılmasaydı

EĞİTİM 24.05.2018 - 00:53, Güncelleme: 09.09.2021 - 14:46
 

Köy enstitüleri projesi sonlandırılmasaydı

Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere planlanan tamamen Türkiye’ye özgü olan bir eğitim projesiydi. 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa yürürlüğe girmiş, neredeyse tüm Anadolu’nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak planlanmıştı.
Dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel büyük gayretiyle, köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların, bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları amacıyla kurulmuştu. Geleneksel öğretmen okullarında yetişmiş öğretmenler için köylerde öğretmenlik yapmak, istenerek yapılacak bir görevden çok zorunluluk olarak algılanıyordu. Ayrıca okuma yazma oranı Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda 5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun 80’lik bölümü köylerde yaşıyordu. 1940 yılından başlayan bu eğitim hamlesi, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Enstitülerinin açılmaya başlamasıyla yol aldı. Hızlı adımlarla Türkiye’de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere kuruldular. İlk etapta öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi benimsenmişti. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin  50’lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi. 1940-1946 dönemi arasında köy enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmiş, oluşturulan bağların miktarı 1.200 dönümü bulmuştu. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santrali, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti. 1950 seçimleriyle iktidara gelen Demokrat Parti 1952-1953 yılında Talim Terbiye Kurulu’ndan çıkan bir kararla Enstitülerin adı Öğretmen Okulu’na çevirmiş, izlencelerinin içini boşaltmış, Köy Enstitülerinin kapatılmasını 27 Ocak 1954 yılında 6234 sayılı yasa ile resmileşmiştir. Köy Enstitüleri projesi sonlandırılmasa ne olurdu? 14 yıllık Köy enstitüleri faaliyetlerinin sonuçları göz önüne alındığında; Ülkemizin acı gerçeği olan köyden kente olan göç sorunu sıfırlanacaktı. Boşa akan, kullanılmayan, değerlendirilmeyen su kaynaklarımız kalmayacaktı. Dışarıdan sanayi ve tarım ürünleri ithalimiz olmayacak, böylelikle ihracat eden, büyüyen bir ülke olacaktık. Kırsal kesimde var olan toprak ağalığı mazide kalırken, işlenen topraklar ve gelişen teknoloji sayesinde otuz yıldır binlerce insanımızın ölümüne sebep olan terör sorunu hiç gündeme gelmeyecekti.
Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere planlanan tamamen Türkiye’ye özgü olan bir eğitim projesiydi. 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa yürürlüğe girmiş, neredeyse tüm Anadolu’nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak planlanmıştı.

Dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel büyük gayretiyle, köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların, bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları amacıyla kurulmuştu.

Geleneksel öğretmen okullarında yetişmiş öğretmenler için köylerde öğretmenlik yapmak, istenerek yapılacak bir görevden çok zorunluluk olarak algılanıyordu. Ayrıca okuma yazma oranı Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda 5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun 80’lik bölümü köylerde yaşıyordu.

1940 yılından başlayan bu eğitim hamlesi, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Enstitülerinin açılmaya başlamasıyla yol aldı. Hızlı adımlarla Türkiye’de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere kuruldular.

İlk etapta öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi benimsenmişti.

Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin  50’lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.

1940-1946 dönemi arasında köy enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmiş, oluşturulan bağların miktarı 1.200 dönümü bulmuştu.

Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santrali, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti.

1950 seçimleriyle iktidara gelen Demokrat Parti 1952-1953 yılında Talim Terbiye Kurulu’ndan çıkan bir kararla Enstitülerin adı Öğretmen Okulu’na çevirmiş, izlencelerinin içini boşaltmış, Köy Enstitülerinin kapatılmasını 27 Ocak 1954 yılında 6234 sayılı yasa ile resmileşmiştir.

Köy Enstitüleri projesi sonlandırılmasa ne olurdu?

14 yıllık Köy enstitüleri faaliyetlerinin sonuçları göz önüne alındığında;

Ülkemizin acı gerçeği olan köyden kente olan göç sorunu sıfırlanacaktı.

Boşa akan, kullanılmayan, değerlendirilmeyen su kaynaklarımız kalmayacaktı.

Dışarıdan sanayi ve tarım ürünleri ithalimiz olmayacak, böylelikle ihracat eden, büyüyen bir ülke olacaktık.

Kırsal kesimde var olan toprak ağalığı mazide kalırken, işlenen topraklar ve gelişen teknoloji sayesinde otuz yıldır binlerce insanımızın ölümüne sebep olan terör sorunu hiç gündeme gelmeyecekti.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.