whatsapp

Yaşar Kemal, unutulmayan usta yazar

İZ BIRAKANLAR 17.12.2018 - 12:29, Güncelleme: 09.09.2021 - 14:46
 

Yaşar Kemal, unutulmayan usta yazar

Binlerce seveninin omuzlarında son yolculuğuna uğurlandığında mesleğinin zirvesinde ve 92 yaşındaydı. Romanları Dünyada 29 dile çevrilen büyük usta,  en çok okunan yazarlar sıralamasında önemli bir yere sahip olmanın yanı sıra,  sevecen, sıcak, hoşgörülü kişiliğiyle de Türk edebiyatının gurur kaynağıydı.   Anadolu'nun medeniyet beşiğinde bir edebiyat dehası olarak yetişen Yaşar Kemal, Çukurova'nın bereketli topraklarında kök salarak ulu bir çınar gibi bulutlara ulaştı. İnce Memed, Yer Demir Gök Bakır, Karıncanın su içtiği, Binboğalar Efsanesi, Teneke ve Ölmez otu gibi onlarca ölümsüz eserinden beslenerek gelişen kök hücreleri edebiyat dünyasını sararken, hikâyelerinde betimlediği o en iyi atlara binerek Toroslara veda etti. Veda ederken de arkasında hoş bir seda bıraktı. Ünlü yazar 92 yaşında hayata gözlerini yumarken, Edebiyat dünyası büyük bir değerini yitirmenin dayanılmaz acısıyla baş başa kaldı. Eserlerinde genellikle fukaralığı ve sevdayı işlemesine rağmen, emek ve emekçiden yana olan sempatisini hiç saklamadı. Bazen kızgın güneşin yakıp kavurduğu pamuk tarlalarında bir ırgat. Bazen karın tokluğuna salaş ve nem kokan sokak aralarının duvar diplerinde sırtında küfesiyle iş bekleyen bir hamal, bazen çalıştığı fabrikada emeğinin sömürülmesine isyan ederek sokaklara taşan bir eylemci, bazen de Anadolu insanının saf ve gözü pek yürekliliğini göstererek feodal yapıyı alaşağı etmeye çalışan bir halk kahramanı olarak karşımıza çıktı. Bu karakterlerle bizi o kadar bütünleştirdi ki, hikâye hiç bitmesin duygusuna kapıldık ve sayfalarda işlenen yaşamların diğer zaman boyutlarında gezinmek istedik.  Cesurdu... Gözünü budaktan sakınmaz, haksızlığa, köleliğe ve eşitsizliğe karşı olan dimdik duruşundan hiç bir zaman ödün vermedi. İnsanları kategorize ederek etnik ve sınıfsal nedenlerden dolayı yaftalama gibi faşizan bir yaklaşım içerisine girmedi. Bu özelliklerinden dolayıdır ki, etnik, siyasi ve ideolojik olarak farklı düşünce yapısında olan birçok kesim tarafında bile ciddi bir okur kitlesi vardır. Kürt kökenli olmasına rağmen, asla kendi etnik kimliğini ön plana çıkarmak gibi milliyetçi bir tavır içerisine girmedi, diğer etnik kimlikleri boğuntuya getirmedi. Onun yaşam felsefesinde Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Alevi ve Sünni gibi bir kavram söz konusu değildi. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve farklı etnisiteye sahip bütün kimlikler eşit vatandaşlık temsil hakkıyla aidiyet duygusu taşısın gibi bir hayali vardı.  Barış ve kardeşlik temelinde özlemini duyduğu tek şey, bu topraklarda yaşamakta olan bütün halkların bin kültürlü bir çiçek tarlasından ibaret olduğu gerçeğinin bir gün hayata geçmesiydi. Barış ve iç huzurun egemen olduğu, savaşların olmadığı, kardeşin kardeşi öldürmediği bir halklar topluluğuna olan inancını hiç yitirmedi. Bu hayalini her platformda dile getirmekten kaçınmadı ve kardeş kavgasını körüklemeye çalışan karanlık odakların çirkinliklerini ortaya koyarak, bu dünyada bir tek çiçeğin koparılmasının bile büyük bir eksiklik olacağını dile getirdi. Haksızlığa, adaletsizliğe ve siyasi baskılara boyun eğmedi ve kokuşmuş sistemin hantal yapısını cilalama gibi bir gayretin içine girmedi. Üç kuruşluk menfaat için bal damlayan kalemini kirletmedi, haklının ve hakkın yanında yer aldı.   Kısacası Yaşar Kemal tepeden tırnağa Anadolu'ydu. Kaleminden dökülen her cümle haksızlığa, hukuksuzluğa ve sömürü düzenine karşı hep bir kabullenememe ve hep bir isyanın ayak sesiydi.  Kimi zaman İnce Memed gibi tıfıl, çelimsiz bir karakteri Abdi ağa ve feodal sistemin dümeninde olanlara karşı efsaneleştirerek bir kahramana dönüştürdü. Kimi zaman da, mübadele yıllarının yaşandığı bir sırada yerini yurdunu terk etmiş insanların kaderini değiştirerek, acılara karşı dik durmalarını sağlayan Poyraz Musa'yı yarattı. Ne yazıktır ki, Yaşar Kemal Dünyada verilen ve hak etmesine rağmen Nobel edebiyat ödülüne bir kere bile mazhar olamadı. Bu ödülü almamasına rağmen güçlü kaleminin farkına varan edebiyat dünyası onu es geçmedi. Birçok ülkede büyük nişanlarla onurlandırıldı, ödüller aldı. Konferanslara katıldı. Paneller düzenledi. Ve yine ne yazıktır ki, kendi ülkesinde bir Nazım Hikmet, bir Aziz Nesin ve bir Sabahattin Ali gibi vatan hainliğiyle suçlanarak her türlü zulme tabi tutulmasa bile, kendisi de hak ettiği itibarı göremedi. Anlaşılmak istenmedi. Onlarca eseri dünya edebiyatına kazandıran Yaşar Kemal gibi büyük bir ustanın kendi ülkesinde yeterince anlaşıldığına çok inanmak isterdim. Çünkü Yaşar Kemal'ler, Aziz Nesin'ler, Nazım Hikmet'ler ve Sabahattin Ali'ler bu ülkede kolay kolay yetişmiyor ve onları anlayarak sahiplenmemiz gerekiyordu, ancak bunu beceremedik. Her şey için teşekkürler Büyük Usta... Huzur içinde uyu.

Binlerce seveninin omuzlarında son yolculuğuna uğurlandığında mesleğinin zirvesinde ve 92 yaşındaydı. Romanları Dünyada 29 dile çevrilen büyük usta,  en çok okunan yazarlar sıralamasında önemli bir yere sahip olmanın yanı sıra,  sevecen, sıcak, hoşgörülü kişiliğiyle de Türk edebiyatının gurur kaynağıydı.  

Anadolu'nun medeniyet beşiğinde bir edebiyat dehası olarak yetişen Yaşar Kemal, Çukurova'nın bereketli topraklarında kök salarak ulu bir çınar gibi bulutlara ulaştı. İnce Memed, Yer Demir Gök Bakır, Karıncanın su içtiği, Binboğalar Efsanesi, Teneke ve Ölmez otu gibi onlarca ölümsüz eserinden beslenerek gelişen kök hücreleri edebiyat dünyasını sararken, hikâyelerinde betimlediği o en iyi atlara binerek Toroslara veda etti. Veda ederken de arkasında hoş bir seda bıraktı.

Ünlü yazar 92 yaşında hayata gözlerini yumarken, Edebiyat dünyası büyük bir değerini yitirmenin dayanılmaz acısıyla baş başa kaldı. Eserlerinde genellikle fukaralığı ve sevdayı işlemesine rağmen, emek ve emekçiden yana olan sempatisini hiç saklamadı. Bazen kızgın güneşin yakıp kavurduğu pamuk tarlalarında bir ırgat. Bazen karın tokluğuna salaş ve nem kokan sokak aralarının duvar diplerinde sırtında küfesiyle iş bekleyen bir hamal, bazen çalıştığı fabrikada emeğinin sömürülmesine isyan ederek sokaklara taşan bir eylemci, bazen de Anadolu insanının saf ve gözü pek yürekliliğini göstererek feodal yapıyı alaşağı etmeye çalışan bir halk kahramanı olarak karşımıza çıktı. Bu karakterlerle bizi o kadar bütünleştirdi ki, hikâye hiç bitmesin duygusuna kapıldık ve sayfalarda işlenen yaşamların diğer zaman boyutlarında gezinmek istedik.  Cesurdu... Gözünü budaktan sakınmaz, haksızlığa, köleliğe ve eşitsizliğe karşı olan dimdik duruşundan hiç bir zaman ödün vermedi. İnsanları kategorize ederek etnik ve sınıfsal nedenlerden dolayı yaftalama gibi faşizan bir yaklaşım içerisine girmedi. Bu özelliklerinden dolayıdır ki, etnik, siyasi ve ideolojik olarak farklı düşünce yapısında olan birçok kesim tarafında bile ciddi bir okur kitlesi vardır. Kürt kökenli olmasına rağmen, asla kendi etnik kimliğini ön plana çıkarmak gibi milliyetçi bir tavır içerisine girmedi, diğer etnik kimlikleri boğuntuya getirmedi. Onun yaşam felsefesinde Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Alevi ve Sünni gibi bir kavram söz konusu değildi. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve farklı etnisiteye sahip bütün kimlikler eşit vatandaşlık temsil hakkıyla aidiyet duygusu taşısın gibi bir hayali vardı.  Barış ve kardeşlik temelinde özlemini duyduğu tek şey, bu topraklarda yaşamakta olan bütün halkların bin kültürlü bir çiçek tarlasından ibaret olduğu gerçeğinin bir gün hayata geçmesiydi. Barış ve iç huzurun egemen olduğu, savaşların olmadığı, kardeşin kardeşi öldürmediği bir halklar topluluğuna olan inancını hiç yitirmedi. Bu hayalini her platformda dile getirmekten kaçınmadı ve kardeş kavgasını körüklemeye çalışan karanlık odakların çirkinliklerini ortaya koyarak, bu dünyada bir tek çiçeğin koparılmasının bile büyük bir eksiklik olacağını dile getirdi. Haksızlığa, adaletsizliğe ve siyasi baskılara boyun eğmedi ve kokuşmuş sistemin hantal yapısını cilalama gibi bir gayretin içine girmedi. Üç kuruşluk menfaat için bal damlayan kalemini kirletmedi, haklının ve hakkın yanında yer aldı.  

Kısacası Yaşar Kemal tepeden tırnağa Anadolu'ydu. Kaleminden dökülen her cümle haksızlığa, hukuksuzluğa ve sömürü düzenine karşı hep bir kabullenememe ve hep bir isyanın ayak sesiydi.  Kimi zaman İnce Memed gibi tıfıl, çelimsiz bir karakteri Abdi ağa ve feodal sistemin dümeninde olanlara karşı efsaneleştirerek bir kahramana dönüştürdü. Kimi zaman da, mübadele yıllarının yaşandığı bir sırada yerini yurdunu terk etmiş insanların kaderini değiştirerek, acılara karşı dik durmalarını sağlayan Poyraz Musa'yı yarattı.

Ne yazıktır ki, Yaşar Kemal Dünyada verilen ve hak etmesine rağmen Nobel edebiyat ödülüne bir kere bile mazhar olamadı. Bu ödülü almamasına rağmen güçlü kaleminin farkına varan edebiyat dünyası onu es geçmedi. Birçok ülkede büyük nişanlarla onurlandırıldı, ödüller aldı. Konferanslara katıldı. Paneller düzenledi. Ve yine ne yazıktır ki, kendi ülkesinde bir Nazım Hikmet, bir Aziz Nesin ve bir Sabahattin Ali gibi vatan hainliğiyle suçlanarak her türlü zulme tabi tutulmasa bile, kendisi de hak ettiği itibarı göremedi. Anlaşılmak istenmedi. Onlarca eseri dünya edebiyatına kazandıran Yaşar Kemal gibi büyük bir ustanın kendi ülkesinde yeterince anlaşıldığına çok inanmak isterdim. Çünkü Yaşar Kemal'ler, Aziz Nesin'ler, Nazım Hikmet'ler ve Sabahattin Ali'ler bu ülkede kolay kolay yetişmiyor ve onları anlayarak sahiplenmemiz gerekiyordu, ancak bunu beceremedik.

Her şey için teşekkürler Büyük Usta... Huzur içinde uyu.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.