Yeniden hayatın içinde olmaya

Seydişehir Gündem yorumu..

Mart ayından bu yana ne çok kelime ve kavram girdi hayatımıza. Aslında var olan ancak bu dönemde hepimizin sıkça kullandığı. Mesela “pandemi”, mesela “sosyal mesafe”, şimdilerde “ kontrollü sosyal yaşam” ve “yeni normal” vs. gibi. Terimleri sıkça duyuyoruz. Haziran itibariyle evlerden çıkmaya, kabuğumuzu biraz kırmaya, eskiye dönmeye doğru küçük adımlar attık. Yani yeni normale “merhaba” dedik. “ Hasretle bekleyip iple çektim gelişlerini çoğu zaman... Sen hep iki bahar arasında, hazlar zamanı çıkageldin; eteklerinde ilkyaz coşkuları ve isyanlarla. Tutkunum sana.  Sadık, itaatkâr ve hayran. Yârim Haziran!” Yazar böyle şahane satırlar yazmış Haziran ‘a dair. Bizler şöyle iliklerimize kadar ilkyaz coşkusu hissedemiyoruz, yazın bu en güzel ayında. Ama ardımızda bıraktığımız zorlu günlerden sonra da içimize düşen ışığı yok sayamayız hani. Bazı kurumlara maskeli olarak girip çıkıyoruz. Ateşim ölçüyorlar. Tedbirler had safhada alınan önlemler gayet yerindeydi. Ancak yine de tedirgin olduğumuz aşikâr. Şöyle bir baktım köşeye yığılmış sandalyelere, içerideki koltuklara çekilmiş güvenlik şeritlerine. Hüzünlenmemek elde değil. Tabii en azından birkaç gün öncesine göre o kasvetli hava dağılmış. Fakat “tadı tuzu yok “derler ya o misal. Bakalım günler içinde neler değişecek hayatımızda? Kısıtlı, kurallı mı devam edeceğiz yoksa biraz daha esneyecek mi davranışlarımız. Dilerim ki tedbiri bir an olsun elden bırakmaz, yaz rehavetine kapılmadan ilerleriz. Yeniden sokağa çıkma yasakları yâda sert başka kurallara maruz kalmadan yaşarız yazı. Zira ruhun beslenmeye ihtiyacı var. Şöyle sevdiğin biriyle dışarıda bir akşam yemeği keyfi yapmaya. Arkadaşınla kahve yudumlamaya. Sohbete, neşelenmeye, biraz dedikoduya. Yani hayatın içinde olmaya. Sokakta olmaya. Siz peki başladınız mı sosyalleşmeye? Anlatırsanız dinlerim. Neler yaşıyorsunuz yeni normalin içinde. Haziran ayı hepimize iyi gelsin.