whatsapp

Seydişehirli Âşık Mehmet Kıl

İZ BIRAKANLAR 29.10.2020 - 16:56, Güncelleme: 09.09.2021 - 14:46
 

Seydişehirli Âşık Mehmet Kıl

Seydişehir Folklorunun müstesna isimlerinden biri de Kunduracı Nuri Efendi oğlu Âşık Mehmet Kıl (1892-1964)  idi. Tarihçi Ercan Arslan konuyla ilgili olarak gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. Âşık Mehmet Kıl 1892 ‘de (R.1308) Seydişehir’in Sofuhane Mahallesinde Kunduracı Nuri Efendi’nin oğlu olarak dünyaya geldi. Dedesinin kıl tüccarı olması nedeniyle babası Kıloğlu lakabıyla bilinirdi. Mahalle Mektebinde ilköğrenimini ikmal etti. Küçük yaşta babasıyla köylere kundura tamirine giderlerdi. Kıtlık yıllarıdır. Köylüler tamir karşılığı olarak, yemek ve bir bakır tas arpa, buğday ne varsa ondan verirlerdi. Bir defasında misafir kaldıkları bir köy odasında Aksekili bir semer ustası ile karşılaşırlar. Nuri Efendi, semer ustasının kazancının kendisinden daha iyi olduğunu görünce oğlu Mehmet’i ona çırak verir. Mehmet bir süre çırak kalır. Semer dikmeyi öğrenir. Aynı zamanda dolaştıkları köylerde saz çalmayı öğrenir ve çıraklığı bırakır. Saz çalmaya başlamasını “Elif ile evvela curaya başladım/ Altı ay sonra da saza başladım” mısralarından anlıyoruz. Düğünlerde saz çalıp, deyişler, koşmalar söylemeye başlar. Askerlik çağı geldiğinde 1912’de askere gitmiş İstanbul’da V.Mehmed Reşad’ın padişahlığı döneminde bir buçuk yıl vatani görevini ifa etmiştir. Askerden izne geldiği bir esnada Küpe dağında eşkıya başı Şamil, Seydişehir’de yangın çıkarır. Olay önce Kıloğlu Mehmet’in üzerine yıkılmak istenir. Sonra azılı şaki hadiseyi üstlenir. Kıloğlu Mehmet Balkan Savaşları nihayetinde (1913) Seydişehir’e dönmüştür. Askerde iken babası vefat etmiştir. Sazını alır geçim için gurbete çıkar. Yolu bir süre Çankırı Mevlevihanesi’ne (Son postnişini Hasip Dede) de uğrar.(Torunu Muammer Kıl (D.1949) ile yapılan 28.10.2020 tarihli görüşme) Âşık Mehmet Kıl söylemiş olduğu bir destanında “ Vereyim künyemi halka olmasın zahmet/ Şanı şeref bulsun bütün millet/ Mahlasım “Âşık Zamanî’dir/ İsmimde Seydişehirli Âşık Mehmet” dizeleriyle mahlasının “Âşık Zamanî” olduğunu ve Seydişehirli olduğunu ifade etmiştir. Âşık Mehmet Kıl hayat serencamını ise “Birinci faslın hecem oldu yurda tamam/ Otuz beş yıl gezdim gurbeti elimde sazla keman/ Söyledim destanlar, koşmalar durmadan heman/ Şimdi ortada hiçbiri yok Zamanî” sözleriyle  divan sazına dökmüştü. Bir başka dörtlüğünde ise “Kaf ile kısmetim boynuma taktım/ Lâm ile Lâle sümbüle baktım/ Şimdi soldu onlar, kalmadı vaktim/ Vav ile varına aldanma “Zamanî” sözleri ile ahir ömrüne eriştiğini bildirmekteydi. 1935’te Seydişehir’e gelen Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Bölüm Şefi Muzaffer Sarısözen (1899-1963), Âşık Mehmet Kıl ile görüşmüş ve ondan Merkez İlkokulu’nda türkü ve deyiş kayıtları almıştı. Soyadı kanunu sonrası Kıloğlu lakabı kısaltılarak, Kıl soyadını almıştır. Âşık Mehmet Kıl Konya Halkevinin davetlisi olarak 25 Haziran 1944 pazar günü Konya’ya gitmişti. Halkevinde icra edilen program Raşid Usman’ın (1897-1977) ifadeleriyle şöyledir: Halkevinin aydınlık salonunda Seydişehri’nin uzun bıyıklı Aşıkı ile Konyalı Aşık Mehmet Yakıcı (1879-1950) karşılaşmışlar ve saz heyetinin uzun bir aranağmesinden sonra  iki aşık müşaareye başlamışlardı. Usman, Ogün orada onlardan zaptetmiş olduğu deyişleri de yazıya almıştır (Bkz. Seydişehirli Âşık Mehmed Kıl, Konya Halkevi Dergisi 1 Kanun 1944-Ocak, Şubat Mart 1945,S.74-75, sayfa 9-13) İki Âşıkın atışmaları bittikten sonra Seydişehirli Mehmet Kıl “uzun ve gümrah bıyıklarını sığayarak kalın, ağır, davudî sesiyle Genç Osman türküsünü söylerken programda hazır bulunanların gözünde de eski bir devrin unutulmuş esrarlı bir safhası canlanmaktaydı”. Sesi evvelden daha güzel olan Seydişehirli Aşık’ın elbette çekemeyenleri de olmuştu. Bir defasında kahvesine bazı maddeler katarak kendisine içirmişler ve ondan sonra artık o eski ses değişmiş güzelliğini kaybetmişti. Seydişehirli Âşık Mehmet Kıl’ın büyük oğlu Salih (1912-1987) “Âşık İmdadî ” mahlasıyla babasının izinden yürümüştü (Diğer çocukları Nuri, Mehmet Ali, Ayşeana (Alpkaya),Rahime (Özgül). Tarihçi Arslan açıklamalarına devam ederek; “Seydişehir Halkevi Başkanı Öğretmen Tayyar Erkoçak’ın (1909-1999) girişimleriyle Seydişehir Halkevinde düzenlenen aşıklar şölenine Konyalı bir Âşık ile Seydişehirli Âşık Mehmet Kıl  davet edilerek Seydişehirlilere muazzam bir atışma ziyafeti sunmuşlardı. Osmanlıdan Cumhuriyete Konya Aşıkları içinde hatırla yad edilen, Seydişehir folklorunun müstesna ismi Âşık Mehmet Kıl 1963’te Hac vazifesi için Hicaza gitmiştir. Burada o tarihte haydutlar hacılara aman vermemektedirler. Tavsiye üzerine parasını ceketinin iç kısımlarına diker. Yanında Akçalarlı bir hac arkadaşı da vardır. Arkadaşı burada hırsızlar tarafından soyulur. Âşık Mehmet Kıl diktiği yerden parasını çıkararak arkadaşının da dönüş masraflarını karşılamış ve beraber Seydişehir’e dönmüşlerdir. Halk ozanı Âşık Mehmet Kıl 1964 yılında Seydişehir’de vefat etmiştir. Akyol Mezarlığında medfundur. Maalesef destanları, deyişleri, koşmaları, gazelleri zaman içinde muhafaza edilemediğinden kaybolmuştur. Bu manada diğer isimlerle birlikte müstakil bir “Seydişehir Folkloru” çalışması yapılması elzemdir. Âşık Mehmet Kıl ismi Seydişehir’imizde bir vesile ile yaşatılmalıdır”  dedi.

Seydişehir Folklorunun müstesna isimlerinden biri de Kunduracı Nuri Efendi oğlu Âşık Mehmet Kıl (1892-1964)  idi. Tarihçi Ercan Arslan konuyla ilgili olarak gazetemize önemli açıklamalarda bulundu.

Âşık Mehmet Kıl 1892 ‘de (R.1308) Seydişehir’in Sofuhane Mahallesinde Kunduracı Nuri Efendi’nin oğlu olarak dünyaya geldi. Dedesinin kıl tüccarı olması nedeniyle babası Kıloğlu lakabıyla bilinirdi. Mahalle Mektebinde ilköğrenimini ikmal etti. Küçük yaşta babasıyla köylere kundura tamirine giderlerdi. Kıtlık yıllarıdır. Köylüler tamir karşılığı olarak, yemek ve bir bakır tas arpa, buğday ne varsa ondan verirlerdi. Bir defasında misafir kaldıkları bir köy odasında Aksekili bir semer ustası ile karşılaşırlar. Nuri Efendi, semer ustasının kazancının kendisinden daha iyi olduğunu görünce oğlu Mehmet’i ona çırak verir. Mehmet bir süre çırak kalır. Semer dikmeyi öğrenir. Aynı zamanda dolaştıkları köylerde saz çalmayı öğrenir ve çıraklığı bırakır. Saz çalmaya başlamasını “Elif ile evvela curaya başladım/ Altı ay sonra da saza başladım” mısralarından anlıyoruz. Düğünlerde saz çalıp, deyişler, koşmalar söylemeye başlar. Askerlik çağı geldiğinde 1912’de askere gitmiş İstanbul’da V.Mehmed Reşad’ın padişahlığı döneminde bir buçuk yıl vatani görevini ifa etmiştir. Askerden izne geldiği bir esnada Küpe dağında eşkıya başı Şamil, Seydişehir’de yangın çıkarır. Olay önce Kıloğlu Mehmet’in üzerine yıkılmak istenir. Sonra azılı şaki hadiseyi üstlenir. Kıloğlu Mehmet Balkan Savaşları nihayetinde (1913) Seydişehir’e dönmüştür. Askerde iken babası vefat etmiştir. Sazını alır geçim için gurbete çıkar. Yolu bir süre Çankırı Mevlevihanesi’ne (Son postnişini Hasip Dede) de uğrar.(Torunu Muammer Kıl (D.1949) ile yapılan 28.10.2020 tarihli görüşme)

Âşık Mehmet Kıl söylemiş olduğu bir destanında “ Vereyim künyemi halka olmasın zahmet/ Şanı şeref bulsun bütün millet/ Mahlasım “Âşık Zamanî’dir/ İsmimde Seydişehirli Âşık Mehmet” dizeleriyle mahlasının “Âşık Zamanî” olduğunu ve Seydişehirli olduğunu ifade etmiştir. Âşık Mehmet Kıl hayat serencamını ise “Birinci faslın hecem oldu yurda tamam/ Otuz beş yıl gezdim gurbeti elimde sazla keman/ Söyledim destanlar, koşmalar durmadan heman/ Şimdi ortada hiçbiri yok Zamanî” sözleriyle  divan sazına dökmüştü. Bir başka dörtlüğünde ise “Kaf ile kısmetim boynuma taktım/ Lâm ile Lâle sümbüle baktım/ Şimdi soldu onlar, kalmadı vaktim/ Vav ile varına aldanma “Zamanî” sözleri ile ahir ömrüne eriştiğini bildirmekteydi.

1935’te Seydişehir’e gelen Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Bölüm Şefi Muzaffer Sarısözen (1899-1963), Âşık Mehmet Kıl ile görüşmüş ve ondan Merkez İlkokulu’nda türkü ve deyiş kayıtları almıştı. Soyadı kanunu sonrası Kıloğlu lakabı kısaltılarak, Kıl soyadını almıştır. Âşık Mehmet Kıl Konya Halkevinin davetlisi olarak 25 Haziran 1944 pazar günü Konya’ya gitmişti. Halkevinde icra edilen program Raşid Usman’ın (1897-1977) ifadeleriyle şöyledir: Halkevinin aydınlık salonunda Seydişehri’nin uzun bıyıklı Aşıkı ile Konyalı Aşık Mehmet Yakıcı (1879-1950) karşılaşmışlar ve saz heyetinin uzun bir aranağmesinden sonra  iki aşık müşaareye başlamışlardı. Usman, Ogün orada onlardan zaptetmiş olduğu deyişleri de yazıya almıştır (Bkz. Seydişehirli Âşık Mehmed Kıl, Konya Halkevi Dergisi 1 Kanun 1944-Ocak, Şubat Mart 1945,S.74-75, sayfa 9-13) İki Âşıkın atışmaları bittikten sonra Seydişehirli Mehmet Kıl “uzun ve gümrah bıyıklarını sığayarak kalın, ağır, davudî sesiyle Genç Osman türküsünü söylerken programda hazır bulunanların gözünde de eski bir devrin unutulmuş esrarlı bir safhası canlanmaktaydı”. Sesi evvelden daha güzel olan Seydişehirli Aşık’ın elbette çekemeyenleri de olmuştu. Bir defasında kahvesine bazı maddeler katarak kendisine içirmişler ve ondan sonra artık o eski ses değişmiş güzelliğini kaybetmişti. Seydişehirli Âşık Mehmet Kıl’ın büyük oğlu Salih (1912-1987) “Âşık İmdadî ” mahlasıyla babasının izinden yürümüştü (Diğer çocukları Nuri, Mehmet Ali, Ayşeana (Alpkaya),Rahime (Özgül).

Tarihçi Arslan açıklamalarına devam ederek; “Seydişehir Halkevi Başkanı Öğretmen Tayyar Erkoçak’ın (1909-1999) girişimleriyle Seydişehir Halkevinde düzenlenen aşıklar şölenine Konyalı bir Âşık ile Seydişehirli Âşık Mehmet Kıl  davet edilerek Seydişehirlilere muazzam bir atışma ziyafeti sunmuşlardı. Osmanlıdan Cumhuriyete Konya Aşıkları içinde hatırla yad edilen, Seydişehir folklorunun müstesna ismi Âşık Mehmet Kıl 1963’te Hac vazifesi için Hicaza gitmiştir. Burada o tarihte haydutlar hacılara aman vermemektedirler. Tavsiye üzerine parasını ceketinin iç kısımlarına diker. Yanında Akçalarlı bir hac arkadaşı da vardır. Arkadaşı burada hırsızlar tarafından soyulur. Âşık Mehmet Kıl diktiği yerden parasını çıkararak arkadaşının da dönüş masraflarını karşılamış ve beraber Seydişehir’e dönmüşlerdir. Halk ozanı Âşık Mehmet Kıl 1964 yılında Seydişehir’de vefat etmiştir. Akyol Mezarlığında medfundur. Maalesef destanları, deyişleri, koşmaları, gazelleri zaman içinde muhafaza edilemediğinden kaybolmuştur. Bu manada diğer isimlerle birlikte müstakil bir “Seydişehir Folkloru” çalışması yapılması elzemdir. Âşık Mehmet Kıl ismi Seydişehir’imizde bir vesile ile yaşatılmalıdır”  dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.