whatsapp
Havva Dilek
Köşe Yazarı
Havva Dilek
 

İki kere beş eder

Bazen kullandığın dil, seçtiğin sözcük yaşanılan anın geride bıraktığı külün içinde çırpınıp duran o inançlı kuşun tırnak uçlarında ki anlamı anlatmıyor gibime geliyor. Korkunun gözlerinin içinde ki boşluğu, çaresizliğin ellerinde yutkunup duran uçurumları, bekleyişin kâh çöken omuz başlarını, kâh yalnızlaştıran çöküşünü. Sevincin ruhunda estiren rüzgârını, dinginleştiren suyunu. Okuduğunuz onca kitap, kullandığınız onlarca sözcük, dizelerde sallanıp duran sığlık mı desem, eksiklik mi desem, boğuluyorum, boğuluyoruz aslında her birimiz. Sallanıp duran bayraklar haritaları incitiyor, inciniyor pencerelerin buğusuna minik parmak uçlarıyla yarına umut yazan çocuklar. "Coğrafya kaderdir “in, "kader “ini elinde tutan iktidarlar ile erişilebilirliğe cüzdanları yetmeyen öte dünyanın öte insanı aynı aynaya yansıyor. Saatin tanrısı zaman aldırmıyor dönüp duran yelkovana. Şiir, yol kenarlarına savrulan bir trafik kazaları gibi savruk, kavruk yaz akşamlarından karşı kıyıya ulaşmıyor. Ve en çok da korku vuruyor şimdiler de cesareti. İklimini aramayı çoktan unutmuş, hiçliğinde sallanıp duran insan suretleri vitrenlerden el kaldırıyor kaldırım telaşlarına, anılarından nefes almaya çalışan belleklerinde ki kelepçeleriyle bir içimlik sigara misali söndürülen hayatlar. Sabah evden çıkmanın akşam eve ekmek götürme döngüsüne yetmeyen emek, sokakların sessizliğini de koyuyor her gece yastığa. Dua, çarptıkça gökyüzüne Parmak uçlarını eziyor yoksul evlerin ve matematik ile eziyet ediliyor tencere kapaklarına. Bütün pencereler küsmüş sanki evlerin odalarına, kullanıma sunulan aylık kiralık manzaralar yalancı, yabancı gözlerle uyanıyor her sabah kendine. Balkonlar hava alanları değil miydi yoksa evlerimizin? Havanın kararması uyutmuyor artık geceyi Ve ağaran gökyüzü aydınlatmıyor yeryüzünü. Ne çok şey varmış gibi söyleyeceğimiz oysa ve hiçbir şey yokmuş gibi sustuğumuz. Uyumak serbest piyasa, uyanmak tam isabet olacakmış gibi biran. Atmıyorsa o kalbin yaşatmaya, indir o elini yaşamın gırtlağından. İki kere iki dört etmez her zaman, indir ki nefes alsın zaman.
Ekleme Tarihi: 09 Temmuz 2020 - Perşembe

İki kere beş eder

Bazen kullandığın dil, seçtiğin sözcük yaşanılan anın geride bıraktığı külün içinde çırpınıp duran o inançlı kuşun tırnak uçlarında ki anlamı anlatmıyor gibime geliyor. Korkunun gözlerinin içinde ki boşluğu, çaresizliğin ellerinde yutkunup duran uçurumları, bekleyişin kâh çöken omuz başlarını, kâh yalnızlaştıran çöküşünü. Sevincin ruhunda estiren rüzgârını, dinginleştiren suyunu.

Okuduğunuz onca kitap, kullandığınız onlarca sözcük, dizelerde sallanıp duran sığlık mı desem, eksiklik mi desem, boğuluyorum, boğuluyoruz aslında her birimiz.

Sallanıp duran bayraklar haritaları incitiyor, inciniyor pencerelerin buğusuna minik parmak uçlarıyla yarına umut yazan çocuklar.

"Coğrafya kaderdir “in, "kader “ini elinde tutan iktidarlar ile erişilebilirliğe cüzdanları yetmeyen öte dünyanın öte insanı aynı aynaya yansıyor.

Saatin tanrısı zaman aldırmıyor dönüp duran yelkovana.

Şiir, yol kenarlarına savrulan bir trafik kazaları gibi savruk, kavruk yaz akşamlarından karşı kıyıya ulaşmıyor.

Ve en çok da korku vuruyor şimdiler de cesareti.

İklimini aramayı çoktan unutmuş, hiçliğinde sallanıp duran insan suretleri vitrenlerden el kaldırıyor kaldırım telaşlarına, anılarından nefes almaya çalışan belleklerinde ki kelepçeleriyle bir içimlik sigara misali söndürülen hayatlar.

Sabah evden çıkmanın akşam eve ekmek götürme döngüsüne yetmeyen emek, sokakların sessizliğini de koyuyor her gece yastığa.

Dua, çarptıkça gökyüzüne

Parmak uçlarını eziyor yoksul evlerin ve matematik ile eziyet ediliyor tencere kapaklarına.

Bütün pencereler küsmüş sanki evlerin odalarına, kullanıma sunulan aylık kiralık manzaralar yalancı, yabancı gözlerle uyanıyor her sabah kendine. Balkonlar hava alanları değil miydi yoksa evlerimizin?

Havanın kararması uyutmuyor artık geceyi

Ve ağaran gökyüzü aydınlatmıyor yeryüzünü.

Ne çok şey varmış gibi söyleyeceğimiz oysa ve hiçbir şey yokmuş gibi sustuğumuz.

Uyumak serbest piyasa, uyanmak tam isabet olacakmış gibi biran. Atmıyorsa o kalbin yaşatmaya, indir o elini yaşamın gırtlağından. İki kere iki dört etmez her zaman, indir ki nefes alsın zaman.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.