Bugüne ışık tutan köy enstitüleri
17 Nisan 1940 yılı Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümüdür. Nostalji olsada hala ışığı memleketi aydınlatıyor.
Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılmış okullardır. Tamamen Türkiye'ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde milli eğitim bakanı olan Hasan Âli Yücel bizzat yönetti.
Köy Enstitüsü uygulaması Hasan Ali Yücel'in 1946'da Milli Eğitim Bakanlığından ayrılmasına değin devam etmiştir. Hasan Ali Yücel'den sonra Milli Eğitim Bakanı Olan Reşat Şemsettin Sirer zamanında Köy Öğretmen Okullarına dönüştürülmüştür. Bu okullar da Demokrat Parti döneminde 27 Ocak 1954'te kapatılmıştır. Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy enstitülerinde 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmişti. Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu ve Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler bu okullarda yetişmişlerdir.
Köy Enstitüleri Anadolu Bozkırında yoksul düşmüş ülkemizin özgün bir sos yo-ekonomik topyekûn kalkınma projesiydi. Olmadı olamadı... Proje aydınlanma devriminin başlangıcında, ülke aydınının kursağında kaldı. Ülkemiz geri kalmışlık çıkmazında debelendikçe, her kalkınma hamlesi başarısızlıkla sonuçlandıkça, dünyada eşi ve benzeri olmayan bu özgün uygulama aydınlarımız tarafından bıkmadan yorulmadan halkımıza anlatılacaktır.
Eğer Köy Enstitüleri yaşasa ya da yaşatılabilseydi...
1.Ülkemizin Bu gün Bir İlköğretim Sorunu Olmazdı.
2.Ülkemizin Dengesiz Gelişme Ve Kalkınma Sorunu Olmazdı.
3.Cumhuriyetin özlediği kültürel devrim hayata geçerdi.
4.Ülke Kalkınması Milli Kaynaklar Temeli Üzerinde Gerçekleşip Biçimlenirdi.
5.Ülkemizin Demokratikleşme ve Cumhuriyetimizin Temel Değerlerinde Bir Sorun Yaşanmazdı.
6.Eğitim Sistemimiz Ezbercilikten Gerçekten de kurtulurdu.
7.Köylü Milletin Gerçekten de Efendisi Olurdu.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, bir hatırasını Cumhuriyet gazetesinde yazmıştı:
“Okulun hayvanlarını barındıran ahırda bir çocuk gördüm. Gece nöbeti ona düşmüş. Elinde kitap vardı, dalmıştı. Shakespeare okuyordu. Okuduğunu nasıl kavradığını, ertesi gün oynadıkları piyeste gördük.”
Köy Enstitüleri...