Büyük taarruz ve Mustafa Kemal
Araştırmacı tarihci yazar: Mehmet Kiraz
Hepsini tayin eden birinci faktör iradedir. Burada, 100 yıl önce bu iradenin oluşumunda ve yönetilmesinde Mustafa Kemal’in rolünü iyi anlamak gerekir. Lider bazen bir kolektif iradenin önüne geçip bunu zafere götürür, bazen de yanında veya karşısında saf tutan zayıf iradelilere rağmen ileri gitmeyi başarır. Mustafa Kemal her ikisini de yapmıştır. Öncelikle Türk milletinin istiklal iradesini kavramış, dağınık iradeleri derleyip toplamış, onlara bir yön vererek liderlik ve temsil görevini yapmıştır. İkinci olarak da zayıf iradeli dostlarını iteklemiş, ikna etmiş, bazı işlerde gönülsüz kalanları da muazzam destana dâhil etmiştir. Çatışan binlerce iradeyle uğraşmak son derece yıpratıcıdır. Ama kararlarının isabeti, müstesna kişiliği ve prestiji, etrafındaki çemberi çelikleştirerek ihanet çemberlerini asgari işlere yetecek bir süre için etkisiz kıldı. Sonrası malum.....
Günümüzde Mustafa Kemal’e karşı olan insan suretindeki millet düşmanlarının seslerini yükselttiklerine şahit oluyoruz. Yerin yedi kat altından fırlayıp gelenlerin bu cesareti aldıkları iç ve dış kaynaklar bellidir. Bu küçümsenecek bir sorun değildir ama Mustafa Kemal bu milletin kalbinden asla silinemez......
İstiklal Harbimize katılan herkes, karşımızdaki düşmanın Yunanistan değil, İngiltere ve Müttefikler olduğunu görüyordu. Buna rağmen hiç düşünmeden mücadeleye atılıp irili ufaklı cepheler kuran az değildi. İşgal altındaki yerlerde de direniş sanıldığından çok daha fazladır. Mustafa Kemal İngiltere’nin Müttefiklerinden ayrı düşeceğini önceden gördü ve bunun sağladığı olanakları sonuna kadar kullandı. Sadece bu bile başlı başına muazzam bir liderlik başarısıdır......
Her yurtseverin Havza, Amasya, Erzurum, Sivas ve Ankara aşamalarının anlamını kavraması şarttır. Aksi halde Ayvalık ile Urfa, Demirci ile Antep, Geyve ile Kars arasındaki bağlantıların kurulup hepsinin koordinasyonu mümkün olamazdı. Tüm bu yerlerde iradeler homojen değildi ama en büyük liderlik farklı iradeleri yok edip tekleştirmek değil, onları belli bir amaç etrafında birleştirebilmektir. Hitler ve Stalin’i nefret edilen birer iblis, Mustafa Kemal’i ise saygın dünya lideri yapan budur. Keza, bu kadar kısa sürede, geniş bir işbirlikçi ihanet cephesinin üstesinden gelinemezdi. Mustafa Kemal’in en iyi bildiği şey bu ihanet cephesinin inlerine çekildiği ve fırsat bulunca dışarı çıkacağıydı. Nitekim tüm ömrümüz bu cepheyle mücadele içerisinde geçti. Onun çapında liderlerimiz olmadığı için sürekli geri adım attık, birbirimizle boş yarıştırdık. Liderlerin olmamasından daha kötüsü, bir sürü dandik lider özentisiyle zaman yitirdik......
Onu anmadan tek bir günümüz geçmiyorsa, nedeni onun karşı karşıya olduğu sorunların aynılarıyla (elbet yeni biçim ve koşullarda) uğraşmak zorunda olmamızdır. Bu mücadelede en büyük desteğimiz onun manevi desteğidir ve işbirlikçilerin ona düşmanlığı da bu desteğimizi yıkma yolundaki boş umutlarından gelir......
Bilge Kaan ve Vezir Tonyukuk, Tuğrul Bey ve Alparslan, Fatih ve Mustafa Kemal beşer yüz arayla ortaya çıkan büyük atalarımızdır. Elbette Türk milletinin ebedi mücadelesinde öne çıkan sayısız unsur vardır ve hep olacaktır. Olayların akışı homojen ve doğrusal değildir. Zaman akışında hiç beklenmedik bağlantılar doğar, kestirmeler bulunur, akış bazen iyice yavaşlar, bazen de üst üste düğümler atar, sonra biri gelir düğümleri çözer veya kesip atar. Bütün hata ve eksikliklerimize rağmen, Türk’ün macerası insanlığın macerasına damgasını vurmuştur, gelecekte de vuracağına şüphe yoktur.