Dokuz ulus olsun
Tarihçi Yazar: Mehmet Kiraz..
Tabii bu farklı anlatımların birbirini etkilememesi olası değildir. Türkler ‘in de kendilerine özgü yaradılış efsaneleri bulunuyor. Göktürk yazıtlarında; "Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer kaldığı zaman, ikisinin arasında kişioğlu yaratılmıştır" diyor.
Aynı konuda Manas Destanı'nda ise, "yer yer olduğu zaman, su su olduğu zaman dünyanın yaratıldığı ifade ediliyor. Yakutlar, ilk insanın gökten inen bir yaratıktan yaratıldığını, bu yaratığın ise yarı at, yarı insan şeklinde olduğunu söylüyorlar. Altaylılar'a göre ise yer yaratılmadan önce su vardı. Tanrı Ülgen yeri yaratmak için yanındakine emrederek denizin dibinden toprak çıkartmıştır. Yer böyle yaratılmıştır. İlk insanlar ise bir ağaç dalından tıpkı meyve gibi yetişmişlerdir. Bu yaradılış öykülerinden çıkan sonuç: Tanrıların yaratıcılıklanının mevcut maddelere şekil vermesinden oluşuyor. Hiç yoktan yaratma Türk yaradılış efsanelerinde görülmüyor. Altay efsanelerinde yerin yaradılışını şöyle anlatılıyor: "Önce su vardı. Yer, gök, ay ve güneş yoktu. Tanrı (Kuday) ile bir 'kişi vardı. Bunlar kaz biçiminde su üstünde uçuyorlardı. Tanrı hiçbir şey düşünmüyordu. Yapmak istediklerini yarındaki 'kişi' yapıyordu. Bu 'kişi' toprağı su altından Tanrının emri ile yukan çıkardı. Böylece yer yaratılmış oldu. Sonra Tanrı 'kişi'ye 'Suya dal, toprak çıkar' dedi. Bir elindeki toprağı Tanrıya verdi. Tanrı bu toprağı saçıverdi, böylece yer meydana geldi. Kişinin Tanrı'dan gizlediği toprağı ağzından atması ile de küçük tepeler oluştu.
Tanrı ile kişi arasında efsanevi sohbet uzar gider, sohbetin bir yerinde doğanın bir kısmının oluşumu şöyle anlatılır: dalsız budaksız bir ağaç bitmişti. Bu ağacı Tanrı gördü ve 'dalları olmayan ağaca bakmak hoş bir şey değil, bunda dokuz tane dal bitsin' dedi. Ağaçta dokuz dal bitti. Tanrı yine şöyle dedi: 'dokuz dalın kökünden dokuz kişi türesin ve bunlardan dokuz ulus olsun' dedi. Böylelikle kavimler oluştu. (türk miti)