Zümrüd-ü Anka kuşu
Tarihçi yazar: Mehmet Kiraz..
Kuşlar ona inanır ve bir gün mutlaka gelip kendi türünü kafes hayatından kurtacağını düşünürlermiş. Ancak kuşlar hayatlarında her şey kötü gitmeye başlayınca artık beklemekten bıkmışlar ve bunun üzerine onu bulabilmek için başlamışlar Kaf dağına doğru uçmaya.
Öte yandan yolculuk çok zorluymuş, Kaf dağının zirvesine ulaşmaları için yedi vadiyi aşmaları gerekliymiş. Kuşlar arasında önce bülbül güle olan aşkını hatırlamış geri dönmüş. Sonra papağan tüylerini düşünmüş o da geri dönmüş. Ardından baykuş yıkıntılarını özleyip dönmüş. Onun ardından kartal dağların tepesindeki hakimiyetini özlemiş ve ayrılmış.
Kuşların sayısı böylelikle azaldıkça azalmış. En sonunda nefs vadisine varmışlar, kuşların birçoğu burayı cennet sanmış ve ayrılmak istememiş. Sonra aşk vadisine gitmişler ve gördükleri her cansız nesneyi bir başka kuş sanmışlar, çoğunun gözü aşktan kör olmuş ve yola devam edememiş.
Daha sonra cehalet vadisinde bulmuşlar kendilerini ve burada düşünmemeye başlamışlar, öyle ki Ankayı bile unutmuşlar. Ancak akılları bir müddet sonra yerine geldiğinde yola devam edebilmişler. Ardından inançsızlık vadisine varmışlar, bu vadi ise her şeyin anlamsızlaştığı bir yermiş. Ankaya ulaşsalar bile kendilerine yardım etmeyeceğini düşünenler olup ayrılmış.
Yalnızlık vadisine gittiklerinde çevredeki kuşlar birbirlerini görmemeye başlamışlar ve yalnızlık korkusu içinde devam edemeyip dönenler olmuş. Dedikodu vadisinde ise her taraftan fısıltılar duyulmaya başlanmış. Ankanın gerçek olmadığı, tüysüz olduğu için saklandığı, kendilerine yardım etmeyeceği kulaktan kulağa yayılmaya başlamış ve buna inanan kuşlar başlamış ters yöne doğru yol almaya.
Son vadi ise benlik vadisiymiş, burada kuşlar kendilerini açığa çıkarmışlar. Kimi lider olmayı istemiş, kimi kendini beğenip diğer kuşları aşağılamış. Sonunda Kaf dağının zirvesine gittiklerinde Ankayı bulamamışlar ve anlamışlarki aslında her biri ankaymış, esasında aradıkları şey kendileriymiş.
Yani kendi küllerinden doğabilenler. Kendi küllerimiz ile yeniden doğabilmek için kendimizi yakmayı göze alamadıkça, yani her birimiz anka olmayı göze alamadıkça kafeslerimizde ve bataklıklarımızda yaşamaya devam edeceğiz. (mitoloji ve tarih)