whatsapp

Sıhhiye Memuru Seydişehirli Mehmet Zeki

İZ BIRAKANLAR 30.10.2019 - 11:26, Güncelleme: 09.09.2021 - 14:46
 

Sıhhiye Memuru Seydişehirli Mehmet Zeki

Türk İstiklal Harbi’nin 100.yılını idrak ettiğimiz şu günlerde, Milli Mücadeleye katılan Seydişehirlilere ait kişisel arşivlerde bulunan hatıralar yakın tarihimize ışık tutmaya devam ediyor. Konuyla ilgili olarak açıklamalarda bulunan Tarihçi Ercan Arslan şunları ifade etti: Seydişehirli şair yazar Bahaddin Paslı Bey’in babası Böcü hoca lakaplı Mehmet Zeki Efendi’ye ait dört sayfalık el notlarında yakın tarihimizle alakalı önemli bilgilere ulaştık. Bu belgelere göre, Osman oğlu Mehmet Zeki Efendi 1895 yılı Seydişehir Aşağı Mahalle (Değirmenci) doğumludur. Dünya savaşı yıllarında askere alınarak (1916) İstanbul’a Sıhhiye Depo Taburuna sevk olundu. Burada sıhhiye (sağlık işleri) eğitimine tabi tutulacak olan seçilmiş elli kişilik bir gurup içerisinde yer aldı. Sıhhiye Depo Taburu Kumandanlığı’ nın 6 Eylül 1332 tarihli (19 Eylül 1916) 15 nolu vesikası ve İstanbul Polis Müdüriyeti Umumisi’ nin  1 Teşrin-i evvel 1332 tarihli (14 Ekim 1916) 94383 nolu seyahat belgesi ile Suriye Vilayeti Muvakkat Sıhhıye Memuru olarak görevlendirildi. Buradan Adana’ya geçti. Kaza ve köylerde vazifesini ifa ederken 21 Aralık 1918’de Fransızlar’ın Adana’yı işgal hadisesi gerçekleşti. Mehmed Zeki Efendi aynı zamanda 127.Alay 1.Tabur 1.Bölük silahlı süvari neferi iken 22 Temmuz 1919’da terhis olarak Seydişehir’e döndü. Tekrar silah altına alınan Mehmed Zeki Efendi’nin bundan sonraki yaşadıklarını el yazısıyla yazdığı ifadelerinden dinleyelim: “Seydişehir Şubesi Askeriyesi’nden Beyşehir kazasına yedinci süvari alayına sevk olundum. Orada da sıhhiye olarak kaldım. Delibaş (Bozkır’da) vakasında bölükçek gittik. Orası bittikten sonra Demirci Mehmet Efe’nin de teskinine giderek oradan da Edhem Beyi teskine giderek onu kaçırdıktan sonra Düzce, Bolu, Hendek, Abazaların teskinine gittik.  Ondan sonra Yunan’ı aşarak indim. Gediz Kazasına gittim. Yunanı kaçırdıktan sonra Kırkağaç’ta tezkere mi aldım. Memleketime 40 da (1924) geldim. Dört sene askeriyede tebdil-i hava ve mezuniyetle memleketime geldim. Bütün cephelerde ifayı vazife ettim. Yunan Harbinde iken Sıhhiye memuru vesikalarımı cüzdanım ile harbde kaybettim. Yalnız seyahat varakası mevcuttur” demektedir. Tarihçi Arslan sözlerine devam ederek; Osmanlı Devleti’nin seferberlik yıllarına ve Milli Mücadeleye bizzat katılmış olan Mehmet Zeki Efendi askerlik dönüşü 1925 yılı ocak ayında evvela Karaman’a sıhhiye memurluğuna atandı. Oradan sırasıyla Gaziantep vilayeti Halfeti kazası(1926), Nizip (1927-29), Mardin (1929),Savur (1930),Midyat, Gaziantep (1930),Kadirli (köyleri olan; Kesim, Sofular, Durmuş sofular, Sarıtanışmanlı, Oruç Bey, Tahta, Karakütük, İlbistanlı, Şabaplı, Değirmenderesi), Urfa (1931),Maraş, Adana(1932) vilayet, kaza ve köylerinde umur-ı hasta bakıcılığı yaparak, kolera ve sarılık ile mücadele ederek, çiçek aşısı tatbik memurluğu vazifelerinde bulundu. Bu vazifelerinde tüm varlığı bir at, bir parka ve deri sıhhiye çantası idi. Görevi sırasında zaman zaman hastalıklara maruz kaldı.  Sıhhat ve İçtima-yı Muavenet Müdüriyeti tarafından 25.7.1932 tarihinde vazifesi nihayete erdirildi. Hayatının kalan kısmında ise Seydişehir’de Değirmenci Camii ve Alaylar Camii imam-hatipliği vazifelerinde bulundu.1968 yılında vefat etti. Bu hatıralar bir asker ve bir sıhhıye memurunun kaleminden dönemin siyasi, askeri, sosyal yönleri hakkında fevkalade bilgiler içermesi yönüyle önem arz etmektedir” dedi.

Türk İstiklal Harbi’nin 100.yılını idrak ettiğimiz şu günlerde, Milli Mücadeleye katılan Seydişehirlilere ait kişisel arşivlerde bulunan hatıralar yakın tarihimize ışık tutmaya devam ediyor. Konuyla ilgili olarak açıklamalarda bulunan Tarihçi Ercan Arslan şunları ifade etti:

Seydişehirli şair yazar Bahaddin Paslı Bey’in babası Böcü hoca lakaplı Mehmet Zeki Efendi’ye ait dört sayfalık el notlarında yakın tarihimizle alakalı önemli bilgilere ulaştık. Bu belgelere göre, Osman oğlu Mehmet Zeki Efendi 1895 yılı Seydişehir Aşağı Mahalle (Değirmenci) doğumludur. Dünya savaşı yıllarında askere alınarak (1916) İstanbul’a Sıhhiye Depo Taburuna sevk olundu. Burada sıhhiye (sağlık işleri) eğitimine tabi tutulacak olan seçilmiş elli kişilik bir gurup içerisinde yer aldı. Sıhhiye Depo Taburu Kumandanlığı’ nın 6 Eylül 1332 tarihli (19 Eylül 1916) 15 nolu vesikası ve İstanbul Polis Müdüriyeti Umumisi’ nin  1 Teşrin-i evvel 1332 tarihli (14 Ekim 1916) 94383 nolu seyahat belgesi ile Suriye Vilayeti Muvakkat Sıhhıye Memuru olarak görevlendirildi. Buradan Adana’ya geçti. Kaza ve köylerde vazifesini ifa ederken 21 Aralık 1918’de Fransızlar’ın Adana’yı işgal hadisesi gerçekleşti. Mehmed Zeki Efendi aynı zamanda 127.Alay 1.Tabur 1.Bölük silahlı süvari neferi iken 22 Temmuz 1919’da terhis olarak Seydişehir’e döndü. Tekrar silah altına alınan Mehmed Zeki Efendi’nin bundan sonraki yaşadıklarını el yazısıyla yazdığı ifadelerinden dinleyelim: “Seydişehir Şubesi Askeriyesi’nden Beyşehir kazasına yedinci süvari alayına sevk olundum. Orada da sıhhiye olarak kaldım. Delibaş (Bozkır’da) vakasında bölükçek gittik. Orası bittikten sonra Demirci Mehmet Efe’nin de teskinine giderek oradan da Edhem Beyi teskine giderek onu kaçırdıktan sonra Düzce, Bolu, Hendek, Abazaların teskinine gittik.  Ondan sonra Yunan’ı aşarak indim. Gediz Kazasına gittim. Yunanı kaçırdıktan sonra Kırkağaç’ta tezkere mi aldım. Memleketime 40 da (1924) geldim. Dört sene askeriyede tebdil-i hava ve mezuniyetle memleketime geldim. Bütün cephelerde ifayı vazife ettim. Yunan Harbinde iken Sıhhiye memuru vesikalarımı cüzdanım ile harbde kaybettim. Yalnız seyahat varakası mevcuttur” demektedir.

Tarihçi Arslan sözlerine devam ederek; Osmanlı Devleti’nin seferberlik yıllarına ve Milli Mücadeleye bizzat katılmış olan Mehmet Zeki Efendi askerlik dönüşü 1925 yılı ocak ayında evvela Karaman’a sıhhiye memurluğuna atandı. Oradan sırasıyla Gaziantep vilayeti Halfeti kazası(1926), Nizip (1927-29), Mardin (1929),Savur (1930),Midyat, Gaziantep (1930),Kadirli (köyleri olan; Kesim, Sofular, Durmuş sofular, Sarıtanışmanlı, Oruç Bey, Tahta, Karakütük, İlbistanlı, Şabaplı, Değirmenderesi), Urfa (1931),Maraş, Adana(1932) vilayet, kaza ve köylerinde umur-ı hasta bakıcılığı yaparak, kolera ve sarılık ile mücadele ederek, çiçek aşısı tatbik memurluğu vazifelerinde bulundu. Bu vazifelerinde tüm varlığı bir at, bir parka ve deri sıhhiye çantası idi. Görevi sırasında zaman zaman hastalıklara maruz kaldı.  Sıhhat ve İçtima-yı Muavenet Müdüriyeti tarafından 25.7.1932 tarihinde vazifesi nihayete erdirildi. Hayatının kalan kısmında ise Seydişehir’de Değirmenci Camii ve Alaylar Camii imam-hatipliği vazifelerinde bulundu.1968 yılında vefat etti. Bu hatıralar bir asker ve bir sıhhıye memurunun kaleminden dönemin siyasi, askeri, sosyal yönleri hakkında fevkalade bilgiler içermesi yönüyle önem arz etmektedir” dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.