Varlığımızda bir türlü bırakmayı bilmiyoruz.
Bırakmasını bilmek tevekkül içinde tefekkür ile teslimiyettir.
Tekâmül evresidir.
Kimi insan varlığında tuttuğu yaslarının süresini kendisinde bilmez ve bitiremez.
Kimileri ise girdiği hadiseler karşısında durumun içinden ki aldığı hali şekli göremez.
Bazense bu bir engin görülen sevgi denizinin çıkmazında kayboluş sık sıkıya bağlanarak tutunulanlardır.
Ruhun her türlü aldığı derin yaralar o ruhun kasvetli bırakamadıklarıdır.
İnsanlar en çokta dünyayı bırakmak istemez.
Bu saymakla bitmez tükenmez bilmeyen bırakamayışlar arasında her bir insanın kendisinde kayboluşla kaybolduğu bırakamadıkları vardır.
İnsanların bir türlü bırakamayışları uğrunda
Insan varlığı neye esir ve tutsaksa sıkı sıkıya ona bağlıysa bırakmak istemez.
İnsanın varlığında bırakamadıkları o insanın gölge varlığı yanını oluşturur.
Dünya varlığında epey bir tesir altında tesir alanı yaratır.
Ölümünden sonrası bile bu tesir alanları epey gölgesi olarak dünyadan ayrılmadan hiç kopmadan tesirler alanı yayarak kesilmeden tesirler alanı yaratır.
Gölgeler tesir alanıdır.
Taki tesir altındaki tesir alanı kesilinceye kadar bu varlık hissi dünyada insan gölgesi olarak devam eder.
Bırakmak istenilmeyenler için her bırakılmayışlar birer insan gelişiminde tekâmül sınavları oluşturur.
Kader ve kaza anlarına tanıklık eder.
İnsanın bırakmadıklarının içindeki haller oysa ki teslimiyet anlarında düşünerek durma eyleminde gizlidir.
Teslimiyet anları kendisini insana en çokta bu anların gelmesindeki tanıklığında bildirir.
Düşünerek durma eylemi tevekkül içinde tefekkür etmek sürenin belirlenmesini kontrol altına alınan bırakmaların teslimiyet anını sağlar.
Yerinde ve zamanında bıkılmazlar da bırakmanın önemi hikmetiyle nimeti bereketinde sayısıdır.
İnsan gelişiminde varlığının tekâmül evresidir.