Seydişehir’in yaşamış ama unutulmuş birçok sanatkâr, yazar, devlet adamı gibi kaybettiklerimiz anısına şair gazeteci yazar Bahaddin Paslının “Hey gidi gençlik Hey” başlıklı hüzünlü bir şiiriyle anıyoruz...
Bu kentin kaybettiği insanlarını kayıt altına alıp hiç unutulmayacaklarını düşünerek kent hafızası adı altında ufak bir müze yapılmasını istiyoruz…
Eğer ufak bir müze olursa tüm sanatkâr şair yazar gibi aramızdan ayrılan kentin kaybettiği insanların albümünü oluşturalım.
Kentin her mahallesinden, sokağından, yakınından, uzağından kaybettiğimiz insanlarımız… Kiminin annesi, babası, kardeşi, arkadaşı, komşusu ve yakını… Hepsi birer hikâye, hepsi birer roman olarak bitmiş yaşamlar. Kalplerimizde, anılarımızda hep yaşattığımız kent değerleri. Teker-teker anıp, unutulmasını istemediğimiz insanlar.
Hepsini saygıyla, rahmetle anıyoruz…
Kimler geldi, kimler geçti. Başlığıyla hazırlanacak albüm 50 yıl önceki yerel gazete başlıklarından yazı ve hikâyeler. Haber olmuş insanlarımız yer alsın.
Kaybettiklerimiz bu albümle sınırlı değil elbette. Yaşayanlarımızı da kapsayacak şekilde kent insanımız, kentin değerini onurlandıralım.
Özellikle altını çizerek tekrar belirtmek istiyorum. Albümün yanı sıra 50 yıl önceki yerel gazetelerde haber olmuş manşetlerinde yer alması sağlanmalıdır.
Yaprak dökümü
Öldükten sonra…
Diyecekler ki arkamdan
Ben öldükten sonra
O, yalnız şiir yazardı
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi
Yazık diyecek
Geride bıraktıklarıyla
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş ilgisizlikten...
Heyy gidi gençlik heyy
Nasıl da erken bitti
Hazan misali her şey!...
Kuş gibi uçtu gitti
Ne ağa bildi, ne bey
Heyy gidi gençlik, heyy!...
Kadeh kırık, mey dökük
Sırt kamburlu, bel bükük
Yamanmaz oldu sökük:
Açılıyor pey-der-pey
Heyy gidi gençlik, heyy!...
Tükendi gözde yaşlar
Döküldü kalem kaşlar.
Bir bir gitti yoldaşlar,
Pek hazîn çalıyor ney
Heyy gidi, gençlik heyy!...
Ruh yarından tedirgin
Nefis dünden kudurgun.
Omuz titrek, diz yorgun,
Keyif vermez oldu mey
Heyy gidi, gençlik heyy!...
Yollar meğer yorarmış
Rampası, düzü varmış
İstikâmet mezarmış,
Ne dönüş var ne de rey
Heyy gidi, gençlik heyy!...
Kuşdilince şifreler
Gönderiyor öteler...
Aynam tercüme eder:
Sona yaklaştık epey
Heyy gidi, gençlik heyy!...
Bu kez de saçlarına
Yakıldı, beyaz kına...
Gerdeğin var yarına:
Toprak gelin, sen güvey
Heyy gidi, gençlik heyy!...
Paslı; bırak sitemi:
Karaya vurdu gemi...
Geldi ömrün son demi
“Ölümlüdür her birey!”
Heyy gidi, gençlik hey!...