Hayat, yürüdüğümüz uzun bir yoldur. Düz bir çizgide gitmez inişli çıkışlıdır. Olumlu, olumsuz birçok olayla karşılaşabiliriz. Başardıklarımız olur. Başaramadıklarımız olur. Hayatın zorlukları karşısında insanlar endişelenmek yerine yaşanılan anın tadını çıkarmak gerekir. Bunu başaramayan insanlar sosyal yaşantısının yanı sıra psikolojik sorunlar yaşayabiliyor. Bir arkadaşımla sohbet ederken sürekli geçmişten örnekler verip geleceği göremiyordu. Geçmiş takıntıları günün sorunlarıyla birlikte sanki çıkmaza girmiş gibiydi. Tabi geçmişimizi unutmamalıyız. Geçmişimize takılıp kalmak, geleceğimizi şekillendirmemiz, tatlı anları yaşamamız, güzellikleri görmemiz açısından büyük bir engeldir. Geleceğimiz hemen bir adım ötede tam önümüzde duruyorken boş bir çabadır geçmişle uğraşmak. Geçmişin sıkıntılarında yaşama hali aşırı boyutlara ulaşırsa kişinin çevresiyle, ailesiyle, işiyle, arkadaşlarıyla arası bozulmaya başlar. Tüm ilişkiler bozulmaya başlayınca birey yaşamdan zevk alamaz hale gelir. İnsan geçmişi ile geleceği arasında mekik dokuyan bir varlıktır. Yapılan araştırmalarda, gününü yaşayamayan bireylerin aşırı yorgun, bitkin, enerji kaybına uğramış, umutsuz, gelecekten bir beklentisi olmayan ve bunun için hiçbir çaba göstermeyen, iştahsız bireyler olduğunu; bu takıntıların devam etmesi halinde depresyona yakalanacaklarını belirtmektedir.
Bizi geçmişe çeken ağırlıklarımızdan kurtulmalıyız. Günü çevremizle birlikte yaşayarak mutluluğu yakalamamız dileğiyle.