Ömür dediğin şunun şurasında kısa bir zaman dilimidir. Hayata baktığımız zaman o kadar telaşlı geçiyor ki sevdiklerimizle şöyle dolu dolu yaşayamıyoruz bile. Sanki her şeyi unutuyoruz. Sevgi dolu bir yaşamı kendimize yaşam şekli haline getiremiyoruz. Tabi bu durum bir de ülke yönetim meselesi.
Bu kısa hayat ta hepimizin ayrı ayrı sıkıntıları vardır. Hâlbuki ki bu topraklarda Mevlana’dan, Seyyhid Harun Veli yaşamından hiç esinlenmemişiz. Şimdiki yeni kuşaklara bu insanlar tanıtılmamış bile.
Maalesef hayat yaşanarak öğreniliyor. Geriye baktığımız zamanda ne dost kalmış! Ne arkadaş Ne de insan sevgisi! Gerçekten ülkenin kötü yönetimi hepimizi yordu. Hayattan bıktırdı. Geçen gün bir anne ile 6-7 yaşlarında bir çocuğun çöp konteynerinden poşetlerin için ekmek artıkları arıyordu. Gerisini hep birlikte düşünelim gayri. Bu insanların hayat sevgisi nasıl olacak ki?
İnsanlar bu hayat pahalılığından cahilleşiyor. Yaşam kaygısına düşüyor ve sürekli aşağıya doğru çekiliyorlar. İşte bu çöplerden toplanan atıklar birçok fakir yoksul ailenin gönül sofrasında maalesef karnını doyurmaya çalışıyorlar. İşte bu hayatı, insanları bir gülü koklar gibi koklayamıyoruz.
Çeşitli dernek ve kurumlar fakir ve yoksullara yardım yapıyorlar. Peki! Nereye kadar gidilecek bu şekilde? İnsanlar başkalarının kırıntılarıyla mı beslenecek? Yardım yaptıkça yoksullaşıyorlar. Bu insanların yaşam koşulları nasıl düzeltilecek, Ekonomik kalkınmalarına çare nasıl olacak henüz belli değil. Seçim döneminde ise adayların bunlara bakışı nasıl? Vaatlerinde inandırıcılık sanki yok gibi. Çaresizlik ve bıkkınlık bu hayatta insanın içini çürüterek yaşlandırıyor. Hayat her akşam filmlerdeki gibi güzel değil. Bilelim ki; toprak aldığını geri vermiyor. Hayatı bu çerçeveden bakarak hayatımızın bir yanı bahar diğer yanı da son bahar olmasın. Hep birlikte iyi olmak için dayanışma sağlayalım.