Türkiye’de CHP hariç: HKP, TKP, TİP, Sol parti gibi partiler kurucu değerler, anti-emperyalizm, Mustafa Kemal konusunda reddi-inkâr politikalar savunmuyor. En azından cumhuriyet kazanımlarını ilerici, devrimci bir değer ve kazanım olarak görüyorlar.
Bu kazanımların Mustafa Kemalin ölümünden sonra yine CHP eliyle yok edilip, 80 yıllık sağcı, muhafazakâr, Amerikancı partilere eliyle ikram edildiği, Kemalizm’in kazanımları olan birçok eser ve yapısal atılımlar kapatıldığı şeklindeki ortak algı tüm Sosyalist yapılarda üç aşağı, beş yukarı aynı...
Belki Kemalist kazanımların aşılması, Kemalizm’e daha fazla katkı, üretim ilişkileri, emek sermaye algısı gibi konularda bu partiler farklı düşünse de Sosyalist, özgürlükçü, laik bilimsel eğitim konusunda hep ortak bir aklı savunmuşlardır.
Türkiye'de liberal, sağ ve sosyal demokrat geçinen partilerin şuan İzmir iktisat kongresi ve kurucu değerlerle hiç bir şekilde uzaktan yakından alakası yoktur. Zaten muhafazakâr-mukaddesatçı, İslamcıların böyle bir eğilim ve çizgisi hiç olmamıştır.
CHP zaten 2. Paylaşım savaşı ve sonrasında düşünsel bir değişim hastalığı yaşamış, hızla Ortodoks sermaye, komprador toprak ağaları, orduyu elinde tutan generallerin şamar oğlanı haline gelmiş, gücünü hep sosyalist aydın ve partililere göstermiştir. Bu davranış devlette oligarşi bir yapıyı oluşturmuştur.
Sağcı, liberal, Amerikancı partiler hem CHP’yi dizginlemiş, ön bahçesinde batıcı, arka bahçesinde hep gerici İslamcıların gelişiminin önünü açarak, Sovyetleri bahane ederek bu günlerin tohumunu 70'li-80'li yıllarda almışlardır.
Onlarca kitap yazılabilecek yakın tarihi hafızalarda canlandırma adına kısaca anlattım. Bu anlatımın sebebi 50 gün önce yapılan seçimlerin Türkiye’deki tüm siyasal yapılarda eleştiri-özeleştiri mekanizmalarını işletmediğini aksine ya seçmeni yâda karşıtları üzerinden savunma refleksi gösterdiğini görüyoruz.
CHP sırf AKP ve Erdoğan karşıtlığı ekseninde duruş sergilerken kendi içinde AKP tarzı yapılanma ve örgütlenme modelini benimseyip, kitlelerden giderek koparak sağcı siyasete bel bağlamak zorunda kalmıştır. CHP’de taşra ilçe yapıları hariç Anadolu'daki küçük bir il örgütünde bile ayak oyunları, delege avcılığı, merkeze biat ekseninde bir örgütlenme modeli gençliği ve müttefiki olan sınıfları partiden tamamen koparmıştır. Artık CHP 5-6-7 dönem milletvekilliği yapılan oligarşi bir partiye dönüşmüştür. Bu hastalıklar yakın dönemdeki yerel seçimlerde bildik sonuçlarını gösterecektir.
CHP bu saatten sonra ciddi bir alt-üst oluş sergilemediği, sergilemesinindi mümkün olmadığı aşikâr görünüyor olduğuna göre, görev yukarda ismini zikrettiğim sol Sosyalist partilere çok büyük görevler düşmektedir.
Bu partiler hemen kendi içlerinde alışıldık söylem ve eylemlerle değil, umudunu kaybetmiş, küsmüş tüm sınıfsal katmanları partilerine çağırmak değil, ayağına giderek, sokağa inerek 21. Yüz yılın tekrardan kurtuluş savaşını verip, hem yüzde 25 CHP tarafından domine edilmiş oyları, hem de çağdaş, ilerici, laik bir ülke özlemi duyan kitleleri örgütleyerek alternatif olmak zorundalar.
Sendikal süreçlerde, eylemlerde ortak akıl oluşturan sol yapılar siyaset alanlarında aynı refleksi göstermelidir.
Değilse nemi olur?
AKP daha çok seçimler kazanırken CHP 'de ayak oyunları, delege savaşları bitmez. Ama bilinmesi gereken bir gerçek var ki laik cumhuriyeti ellerimizle hep beraber bitiriyoruz.