Hayat öyle bir acımasız ki sorma gitsin. Hiçbir şeye karışmazsan mesele yok. Her yer güllük gülistanlık. Kovana çomak sokarsan başına iş açarsın. Hayat bu. Boyun eğdirirler. Had da bu acımasızlık türkülere bile yansıyor.
Bizleri anlatan türkülerimiz, ezgiler, Anadolu insanının yaşanmışlıklarını dile getirir. Her türkünün bir öyküsü var, Bunlardan biri ‘Gesi Bağlarıdır’
Gesi Bağları türküsünün öyküsü:
Anadolu'nun bir yerinde anne ve babası ile yaşayan genç bir kızın Kayseri'nin Gesi beldesine gelin gitmesi ile başlar.
O, dönemin olanaklarında ulaşımın zor, gelin gittiği ailenin de katı ve acımasız olduğu bir hayatın içindedir artık...
Ve genç kadın o şartlar altında anne ve babasını bir daha hiç göremez...
Vurdumduymaz, ilgisiz bir eş ile ve de kendine hep zulmedilen bir ailede ömrünü geçirmek zorunda kalır.
Ailesini görmesine izin verilmez, genç kadın anne özlemi içinde bir yaşama zorlanır.
Annesinden haber alamamasıyla kahrolur...
Günün birinde annesinin ölüm haberini alır...
Yaşadığı hüzün ve kahırdan Gesi Bağları türküsünü Gesi'nin bağları arasında dolaşırken dile getirir...
"Gesi bağlarında dolanıyorum
Yitirdim yârimi aman aranıyorum
Bir çift selamına güveniyorum
Gel otur yanıma hallerimi söyleyim
Halimden bilmiyor ben o yâri neyleyim
Gesi bağlarında üç top gülüm var
Hey Allah'tan korkmaz sana da bana ölüm var
Ölüm varsa bu dünyada zulüm var
Atma garip anam beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime
Böyle sürüp gidiyor bu hüzünlü türkünün sözleri...
Müzik yazarı ve eleştirmen Murat Meriç'in bir söyleşideki ifadeleri
Umudu şarkılara taşıyan Ahmet Kaya ile sona geldik.
"Çok uzakta öyle bir yer var
O yerlerde mutluluk var
Paylaşılmaya hazır bir hayat var
O hayatta olmak umuduyla...
(Önümüzdeki günlerde 2. yazımızda Nazım Hikmet ile devam edeceğiz)