Kadına şiddet Dünyada olduğu kadar Türkiye’de de sorunların başında geliyor. Seydişehir’de bu şiddetten nasibini alıyor. Bu şiddet olayı bir insanlık suçu.
Özellikle ülkemizde küresel olarak dayatılan eğitim ve kültürel değişimler sonucu kalıtsal cehaletin getirdiği, hurafelerle, sözde töre kanunlarıyla ortaya çıkan anlayıştır. Erkek egemenliğine dayalı kadını ikinci sınıf gören zihniyetin göstergesidir. Bu zihniyet vaktiyle Mustafa Kemal Atatürk ‘ün kadın hakları üzerine yaptığı devrimlere de karşı çıktığı görülmüştür. Halen kadının toplumsal alandan soyutlanmasını isteyen bu zihniyetin, dile getirdiği sinir bozucu ifadelere de rastlıyoruz. Bu kadına şiddetin temelinde yatan sosyolojik boyutlardandır.
Seydişehir’de bu şiddet olayı gün geçmiyor ki durmuyor. Fiziksel, psikolojik veya ekonomik olarak maruz bırakılan kadına şiddet yani ailesel ve çevresel faktörler kadına bakışın göstergesidir. Sanki feodal bir yapılanma gibi gelenek haline gelmiş. Atatürk, “Ey Kahraman Türk Kadını Sen Yerlerde Sürünmeye Değil Omuzlar Üstünde Göklere Yükselmeye Layıksın.” sözünün altyapısı yapısal değişikliğe uğramıştır. Kadına şiddeti durdurmak ve önlemek herkesin görevidir. Tüm kadınların mutlu ve sevgi dolu bir dünyada şiddete maruz kalmadan yaşamalarını gönülden diliyorum. Yaşama hakkı elinden alınmış tüm kadınları rahmetle ve saygıyla anıyorum.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ‘ünde dediği üzere; “Kadınlarını geride bırakan toplum, geride kalmaya mahkûmdur.”
Yerel seçimlere gidiyoruz. Siyasi partilerin kadın kolları da maalesef sınıfta kalmışlardır. Partileri için kapı kapı gezip broşür vs. dağıtırlarken kadın şiddetine karşı hep duyarsız kalmışlardır. Her defasında da yazılarımda bunu vurguladım.
Hiçbir ses bile çıkarmamışlardır. Ama kadın günlerinde hepsi söz sahibi olmuşlardır. Atatürk’ün emanetini sizler bu duruşunuzla taşımıyorsunuz. Emniyet yetkililerinden bari şiddete uğrayan, boşanan ailelerin adreslerini alıp ziyarete bari gidin. Belediye seçimlerinden sonra iş başı yapacak başkanlara bir sözüm var. Belediyede kadın şiddetini önleme birimi oluşturup bu konularda etkin çalışma yapmalarını öneriyorum. (Gelecek haftalarda da ara ara bu konuda bahsedeceğim)