whatsapp
Havva Dilek
Köşe Yazarı
Havva Dilek
 

Kimsenin kalbi kimseye yetmiyor

Karanlığın sesi, sessizliği. Hanidir bir özlem türküsü söylemedin bana, söylemedim çıkmaz sokaklarını, yol boylarını, kentsel dönüşümün bölüşülen odalarını. Kapı kıcırtısı, telefon sesi, fırtınanın baş eğmezliği, senin sesin ve sessizliğin üstüne ne varsa, tanrı dağının manşeti üstüne "güneş doğruyu söylüyor". Zaman saatini düşürürken kolundan tarihin sayfalarının arasına, sensiz, sessiz de akşam olur belki ama olmasın ister hayat. Zavallı hayat, sevilesi hayat, küfredilesi hayat. Hayat, saatin yüzüne baktı. Kadın kâğıttan bir gemi " yaptı Pamuklu dokumadan kızıl bir bayrak. Güverte, halat, mendirekler Saçları savrulan duba ve motor sesleri. Sonra bir de deniz. Gökyüzünü Kuşları, kanatlarını maviden Maviyi atlas bir yorgandan, Hasreti kurşundan. Sonbahardı, Yaz ertesi , kış öncesi İncecik, nazlı, telaşlı, ürkek bir mevsim. Yastığın altında bir mektup, kağıt bir gemi Düştü, Geceydi Üşümüştü elleri Geminin içinde uyuya kaldı kadın. Atlarının boyun bağlarını koparan  mevsim, hangi mevsimdi? Gözün yaşının lafı mı olur karanlığın dibinde. Sabahı uyandırmadan açılan göz, sana da ayrıca bir aşk olsun. Üzerine devrilen gökdelenleri serçe parmağınla bir kenara itip yoluna devam edemezsin. Ses ver bana. Ses ol her sabah açılan penceremde. Sararıp dökülen yaprakları unut diyor bak gök anne, onlar eski bir şarkının geriye kalan eski notalarıdır. Unut kuru dalları, yeşerecek dallar için. Düzenini, kuranını, gül açmazlığını bil. Unut saatini durduran zamanı. Yastığını, yorganını, yordamını elin, taa bilmem neresine kadar b*ka batmış kafasını, kafatasını, taş kafasının tanıklılığıyla unut ahmaklığını göğün. Unut ama unutarak geçme sokağından. Ayvayı, elmayı bil ve portakalı gör ki tam mevsimidir. İklimini asla unutma. Yarın diye bişey var, biliyorsun. Yarın dediğimiz şey, kendi ellerimizdir Ve ellerini ellerim bildim. Ateşten geçtik, kızıl kumda yıkadık ellerimizi ki denizi gördü göz bebeklerimiz uyanabildiğimiz her sabah.  Düşmedi başımız yastığın sıcaklığına. Bir film karesinden geçiyor olamazdık,  hayat bulacak yeni günün el sürülmemiş yüzü için Bir yol yazıyorum kuşların kanadına, yol ki ol vaktidir düşün. Sokakların bir başınalığına, dalların yapraklarıyla geçiştirdiği yalnızlığın üstüne söylediğimiz onca söz bir kandırmaca dan ibaret olamaz. Yalan söylüyor olamaz yüzümüzü arındıran güneş. Karanlığa ne bir söz düşer, ne de ayın karşısında bir yakarı. Kimsenin kalbi kimseye yetmiyorsa; eksiliyorsa ömrümüz tırnağından, çarpı çekiliyorsa alına birer birer kentlerin, yıldızlar kuyruklarından tutulup birer birer sökülüyorsa geceden, en iyi şiir Sevmektir hayatı inatla.
Ekleme Tarihi: 26 Kasım 2017 - Pazar

Kimsenin kalbi kimseye yetmiyor

Karanlığın sesi, sessizliği.
Hanidir bir özlem türküsü söylemedin bana, söylemedim çıkmaz sokaklarını, yol boylarını, kentsel dönüşümün bölüşülen odalarını.

Kapı kıcırtısı, telefon sesi, fırtınanın baş eğmezliği, senin sesin ve sessizliğin üstüne ne varsa, tanrı dağının manşeti üstüne "güneş doğruyu söylüyor".
Zaman saatini düşürürken kolundan tarihin sayfalarının arasına, sensiz, sessiz de akşam olur belki ama olmasın ister hayat.

Zavallı hayat, sevilesi hayat, küfredilesi hayat.
Hayat,
saatin yüzüne baktı.

Kadın kâğıttan bir gemi " yaptı
Pamuklu dokumadan kızıl bir bayrak.
Güverte, halat, mendirekler
Saçları savrulan duba ve motor sesleri.

Sonra bir de deniz.
Gökyüzünü
Kuşları, kanatlarını maviden
Maviyi atlas bir yorgandan,
Hasreti kurşundan.

Sonbahardı,
Yaz ertesi , kış öncesi
İncecik, nazlı, telaşlı, ürkek bir mevsim.

Yastığın altında bir mektup, kağıt bir gemi
Düştü,
Geceydi
Üşümüştü elleri
Geminin içinde uyuya kaldı kadın.

Atlarının boyun bağlarını koparan  mevsim, hangi mevsimdi? Gözün yaşının lafı mı olur karanlığın dibinde. Sabahı uyandırmadan açılan göz, sana da ayrıca bir aşk olsun.

Üzerine devrilen gökdelenleri serçe parmağınla bir kenara itip yoluna devam edemezsin.

Ses ver bana.
Ses ol her sabah açılan penceremde.
Sararıp dökülen yaprakları unut diyor bak gök anne, onlar eski bir şarkının geriye kalan eski notalarıdır.
Unut kuru dalları, yeşerecek dallar için.
Düzenini, kuranını, gül açmazlığını bil.
Unut saatini durduran zamanı.
Yastığını, yorganını, yordamını elin, taa bilmem neresine kadar b*ka batmış kafasını, kafatasını, taş kafasının tanıklılığıyla unut ahmaklığını göğün.
Unut ama unutarak geçme sokağından.
Ayvayı, elmayı bil ve portakalı gör ki tam mevsimidir.
İklimini asla unutma.

Yarın diye bişey var, biliyorsun.
Yarın dediğimiz şey, kendi ellerimizdir
Ve ellerini ellerim bildim.
Ateşten geçtik, kızıl kumda yıkadık ellerimizi ki denizi gördü göz bebeklerimiz uyanabildiğimiz her sabah. 
Düşmedi başımız yastığın sıcaklığına.

Bir film karesinden geçiyor olamazdık,  hayat bulacak yeni günün el sürülmemiş yüzü için

Bir yol yazıyorum kuşların kanadına, yol ki ol vaktidir düşün.
Sokakların bir başınalığına, dalların yapraklarıyla geçiştirdiği yalnızlığın üstüne söylediğimiz onca söz bir kandırmaca dan ibaret olamaz.

Yalan söylüyor olamaz yüzümüzü arındıran güneş.

Karanlığa ne bir söz düşer, ne de ayın karşısında bir yakarı.

Kimsenin kalbi kimseye yetmiyorsa; eksiliyorsa ömrümüz tırnağından, çarpı çekiliyorsa alına birer birer kentlerin, yıldızlar kuyruklarından tutulup birer birer sökülüyorsa geceden, en iyi şiir Sevmektir hayatı inatla.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.