60’lı yılların gençlik hareketlerinin lideri olan Deniz Gezmiş ve arkadaşları İstanbul’da Amerikan 6. Filosuna yaptıkları protesto ile tarihe geçtiler.
İdama götürülürken Deniz Gezmiş Hüseyin İnan’a “Korkuyor musun” diye sorar, İnan’ın verdiği şu cevap ise tarihe geçer; Biz korkuyu Kerbela’da bıraktık.
Onları en iyi Prof. Dr. Haydar Baş anlattı
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını son dönemde en iyi anlatan isim merhum Prof. Dr. Haydar Baş oldu.
24 Mart 2019'da İstanbul Bayrampaşa'da düzenlenen mitingde konuşan Haydar Baş şunları söylemişti;
"Amerika'nın 6. Filosu İstanbul'a geliyor ve Tophane'de demirliyor. Solcu arkadaşlar Amerikan askerlerini karaya çıkarmamak için yürüyüşe başladılar. Müslüman dediğimiz insanlar da Amerikan filosuna karşı namaz kılıyor. Yani Amerikan filosuna karşı namaz kılan bu adamlar Müslüman, Amerikanlıları protesto eden Deniz Gezmiş ve arkadaşları kâfir, öyle mi? Ben reddediyorum bunu. Deniz Gezmiş Aleviydi. Biz O yargılanırken, 'birkaç insan vurdu, illegal örgüt kurdular vs. sanıyorduk' baktık ki en sonunda hiç kimseye dokunmamışlar. Ben hayret ettim, bir insan nasıl olur da düşüncesinden dolayı idam edilir? Ne yaptı bu insanlar? Deniz Gezmiş Filistin'e gitti ve İsrail ile savaştı. Allah'ın ve Resulü'nün safında oldu, yahu sen bir defa bu safta oldun mu? Hep dini kullandın, istismar ettin, Filistin'i de öyle. Unutmayın bu insanlar dört dörtlük Müslüman'dı. Ne yaptı bu adamlar söyleyin? İsrail'e karşı çıktı diye... Sen onların safında yer aldın ama o karşı durdu. Ben şimdi O'na sahip çıkıyorum. Allah mekânını cennet eylesin. Onlara idam fermanını imzalayan bir savcı, biz partiyi kurduğumuz dönemde yanıma geldi, övüne övüne bunu anlatıyor. O zaman teşkilat başkanı arkadaşa, 'onu buradan uzaklaştırın' dedim. Size her zaman doğrunun yanında olmanızı tavsiye ediyorum ama hukuk çerçevesinde. Biz haktan yanayız, hukuktan yanayız ve de bu milletin safındayız."
Tam 52 sene geçti üzerinden. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs günü eşitlik, laiklik ve sosyalist bir Türkiye mücadelesi verdikleri için idam edildiler. Direttikleri bu ülkenin kirliliğinin temizlenmesiydi. Direttikleri yoksul halkın, eşit ve adil bir düzende yaşamalarıydı. Korkmadılar, yürüdüler üzerine bu düzenin.
Yoksul ailelerin yoksul çocuklarıydı onlar. Gördüklerini kabullenmeyen, ülkenin çıkışını arayan gençler, devrimcilerdi. Yoksulluk, işsizlik, emperyalizm ülkenin ve dünyadaki halkların üzerine çökmüş, insanlık suçları işleniyordu. Üniversiteler kaynıyor, sosyalist partiler sokağın sesi oluyordu. Bir başka dünya inadında olanlar, işçi mahallerinde, okullarda ses çıkarıyorlardı.
Sermayenin zorbalığı, emperyalizmin savaş çığırtkanlığı o gün de vardı. Bugün de sürüyor. Deniz ve arkadaşlarının mücadelesi temel olarak bunları karşısına alıyordu. Nasıl susabilirlerdi ki, emperyalist ülkeler yağmalarken halkları? Nasıl susabilirlerdi ki işçilerin sömürülmesine? Gençliğin geleceksizlik ve gericilikle sarılmasına.
Susmadılar, direttiler kavgalarında. Gözlerde yaş, gönüllerde acı, direncin simgesi oldular!
12 Mart askeri cuntasının Süleyman Demirel başkanlığındaki Adalet Partisi ile diğer sağ partileri milletvekillerinin desteği ile siyasal cinayet gerçekleşecekti. 5 Mayıs gecesi avukat Halit Çelenk’in kapısı çalındı. Denizler idam edilecekti. O günü Halit Çelenk’in kızı Serpil Güvenç şöyle aktarıyor;
‘Upuzun gecenin sabahında avukat Mükerrem Erdoğan’la birlikte eve geldiğinde yüzünün renginin kül gibi olduğunu ve saçlarındaki kırların görünür bir biçimde artmış olduğunu anımsıyorum… Beni hemen daktilonun başına oturttu. Mükerrem Erdoğan’ı da yanına çağırdı. Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idam öncesi son sözlerini ezberlemişlerdi. Özellikle Deniz’in “yasalara aykırı” olduğu için idam tutanağına yazdırılmayan ve o metinde (…) olarak geçen sözleri önemliydi ve tarihin tanıklığına aktarılması gerekiyordu.
Yazdıkları Deniz Gezmiş’in son sözleriydi. Aslında bizlere olan mesajıydı.
“Yaşasın tam bağımsız Türkiye!
Kahrolsun emperyalizm!
Yaşasın işçiler, köylüler!”