Tuik geçen hafta nüfüs istatiğini yayınladı. Nüfusumuz giderek azaldığı gördük. Köyden şehre göç konusunda yoğunluk var. Gene nüfusumuz çevre ilçelere göre en büyük darbeyi almış olan ilçemizdir.
Seydişehir’in Suğla ovası ekilip biçilmeyi beklerken, köydeki üreticiler çiftini, çıbığını, hayvanınıın köylerini terk edip şehirde “vasıfsız” işçi olmayı seçmesi, tarımsal ve hayvansal üretim de dibe vurmuştur.
Seydişehir’in diğer ilçelere göre verimli topraklara sahip olması kırsal ve dağlık alanlarda ise hayvancılık için elverişli bulunmasını maalesef değerlendiremiyoruz.
Tarım ve hayvancılık her geçen gün geriye doğru gitmekte. Hükümetlerin tarım ve hayvancılık politikaları üretim kaybına yol açarak çiftçilerin köylüleşerek fakirleşmesine yol açıyor. Ziraat Odasının 13 bine yakın üyesi var ama gelin görün ki çiftçi kayıt sisteminde 3 bin 500 kişi yer alıyor. Peki 40 bin civarında köylü nüfusumuz bulunmaktadır. Vatandaşlarımızın büyük bir bölümü çiftçiliği bırakmış üretimden kopup çekilmiş durumda.Bunun sonuçları uzmanlar tarafından iyice araştırılmalıdır.
Şöyle ki; köyde üretim yapan ancak sattığı malı değerinde satamayan çiftçi, zirai alandan çıkıp, kendini büyük fabrikalara sıradan yani vasıfsız işçi olarak yamadı. Daha önce tüm aile fertleri ile tarlada çalışan köylüler, şehre gelince tek maaşa bakar oldular. Zamanla geçim sıkıntısına düştüklerinde ise gidip tarlalarını zenginlere sattılar.
Daha önce ürettiğini satarak geçinen çiftçi baba şimdi tamamen kapitalizme hizmet eden bir köle haline gelmiş, evini zar zor geçindirmeye çalışır halde kalmıştır. Ayrıca köy kültürü ile bezenmiş olan diğer aile bireyleri, şehre tam adapte olamamış çeşitli travmalara maruz kalmıştır. Her Allahın günü ilçemizin her hangi bir mahallesinde aile içi şiddet, geçimsizlik, hayal kırıklığı, intiharlar olmaktadır. Polis kayıtlarından öğrenebilirler.
Göç sorunu kentsel uyumsuzluk yaratmış. Şehrin bozulan fiziksel dokusunu bozmuştur. Eğitimin taşımayla şehire gelmesi de bu etkenleri hızlandırmıştır.
Sonuç olarak köyden kente göç sorunu, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren sorun olarak karşımıza maalesef duruyor.
Tarlasını, arazisini, evini, damını satmamış olan; şehir hayatında borç girdabı ile yüzen, asgari ücret ile yaşam savaşı verenlere sesleniyorum. “Köylü milletin efendisidir” diyen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü hatırlayın ve köleliği bırakıp yeniden efendi olun. Üretin, yumurtayı bile bakkaldan almayı bırakın. Yoğurdu mandıradan almayı bırakın ve dönün lütfen köyünüze.
Belediye, sivil toplum kuruluşlarına da sesleniyorum kaynakları nızı ve emeklerinizi boşa harcamadan imkanının varsa başta Hollanda olmak üzere avrupanın tarım ve hayvancılıkda ileri olan kentlerine akabinde iskandinav ülkelerine inceleme ziyaretleri gerçekleştirin.Oralardan örnek projelerle gelinirse uygulama şansı olabilir. Yoksa bu gidişle muhanete muhtaç olacağız.!