Özgür değiliz hiçbirimiz”. Değiliz çünkü yanı başımızdaki bir ülkenin insanları özgür değilse, biz de özgür olamayız.
Öz-gürlük; kimseye muhtaç olmamak, kendi beden, ruh, kalp ve akıl gücüyle istediklerini yapabilir olmak, kendi yolunu çizmek, kendi düşüncesi doğrultusunda ilerlemek, “Hürriyet Şairimiz” Tevfik Fikret’in unutulmaz dizesiyle, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” olmaktır… Olmaktır olmasına da, insan sahiden özgür olmayı ister mi?
Sınıfsız toplumlarda insanlar bir devlete, sınıra, kümeye doğmazlardı, göğe, suya, güneşe, toprağa doğarlardı.
Özgürlük. Güzel bir şey, büyülü bir sözcük. Tıpkı aşk gibi, şiir gibi ve en çok da düş gibi. Yani hep aranan, peşinde koşulan, arzulanan, olması istenen, beklenen, ama gerçekleşmedikçe insanı daha çok heveslendiren, kışkırtan bir hayal. “Özgür değiliz hiçbirimiz”. Değiliz çünkü yanı başımızdaki bir ülkenin insanları özgür değilse, biz de özgür olamayız. Ve dünya böyle sürdükçe özgürlük de insanın en güzel düşü, ütopyası olarak hep özlenecek, sevilecek, arzulanacak, ama bir türlü gelmeyecek.