Gündemde konuşulan en önemli konuların başında asgari ücretin tespiti yer almakta, en azından ben öyle düşünüyorum.
Çünkü milyonlarca çalışanın yakınlarını, eşlerini, çocuklarını, anne ve babalarını ilgilendiriyor.
En fazla çalışıp en az ücret alan kesim bunlardır. İnşallah bir gün asgari ücretin kalktığını hep birlikte görüyüz.
Günümüzde asgari ücretli açlık sınırının altında çalışıyor. Asgari ücretli bırakın tasarruf yapmayı, karnını zor doyuruyor. Çocuklarına neredeyse hiç harçlık veremiyor. Tatile çıkamıyor.
Tüm bunları çalışanlar, biz gazeteciler, sendika yöneticilerinin bildiği gibi, işverenler ve hükümet yetkilileri de bilmekte. Bundan zerre kadar kuşkum yok.
Peki, neden rahat bir yaşam standardında ücret hiçbir zaman tespit edilemiyor.
Neden hep işverenler tarafından yapılan baskılar daha etkili oluyor, sendika yöneticilerinin, emeklerini sarf eden asgari ücretlilerin talepleri net olarak değerlendirilmiyor.
Veya hepsi değerlendiriliyor da, sonuç işçilerinin talepleri oranında netleşmiyor.
Karar merkezinde bulunan hükümet temsilcileri, işverenler, sendika yetkilileri ‘Lütfen ama lütfen biraz vicdan, elinizi kalbinize götürün öyle karar verin. Bir an tüm verileri, istatistikleri geri bırakın, bu insanlar hangi ücret ile insan gibi yaşayabilirler’ diye düşünün. Öyle karar verin.
Asgari ücret zammına gelince, yıl boyunca, elektrik, doğalgaz, su gibi ön önemli kalemler ile asgari ücretlinin tükettiği gıda malzemelerine gelen zamların ortalamasından az olmamalı, en az yüzde 25 net zam yapılmalı, keşke yüzde 35 zam oranı duysak en az asgari ücretliler kadar bizlerde sevinsek.
Asgari ücretlinin yaşam standardını yükseltmek, sosyal devletin bir gereği olmalı diye düşünüyorum.