Etrafımızda aylardır bir şeyler oluyor. İçinde bulunduğumuz coğrafya çok sıkıntılı bölünüp parçalanan devletler. Yeniden doğacak devletler ve bu coğrafyada kapışan devler. Bunun galibi kim olacak. Bana göre galip yok kaybeden maalesef insanlık.
İçinde bulunduğumuz Türkiye’de dahil etrafımızdaki ülkelerde sorunlar yumağı gün geçtikçe büyüyor. Emperyalist güçler komşu ülkeleri hop hop yutarken barış umutları da giderek zayıflıyor.
Etrafımızı ateş çemberi sararken ülkemizde başkanlık sistemi yeniden tartışılmaya başlandı.
Muhalefetin açıklamalarında başkanlık sisteminde eyaletler ardından herkesin kendisini yönettiği öz yönetimlerin gündeme gelebileceği korkusu yaşanıyor.
Bana göre de yaşanan çağ gereği bir sistem değişikliğine ihtiyaç var. Ama ülkemiz sıkıntılı, diğer yandan mevcut yüz yıllık sistemden ayrılmak zor. Kısacası zorlu bir virajdayız.
Başkanlık gelsin mi, gelmesin mi?
Sistem yenilenerek kalsın mı, kalmasın mı?
Başkanlık gelirse yapabilir miyiz, yapamaz mıyız?
Bölünür müyüz, bölünmez miyiz?
Soruları ile tartışılmaya devam eden sistem değişikliği bu ülkeye ne getiri bilmem ama bana sorarsanız kavga etmeden tartışılması en güzeli.
Çünkü Sn Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasından bu yana zaten sistem değişmiştir denilen bir ülkedeyiz..
Seçildiği günden bugüne kadar her türlü yetkiyle donatılıp başkan olarak yapan Sn Erdoğan bunu resmileştirmek istiyor. Bunu muhalefet de söylüyor.
Evet bir sistem değişikliğine ülkem bölünmeden gidilsin.
Bu ülkenin sistem değişikliğine olan ihtiyacın daha çok tartışılmadan, kan, revan bulaşmadan gerçekleşmesinde yanayım.
Zor ama şart olan bu değişikliği bir an gerçekleştirmek bu ülkenin önünü olduğu gibi hepimizi rahatlatacağına inananlardanım. Değilse bu ülkede barış çok zor.
Kısacası alıştıklarımızdan ayrılırken Bir asırdır yaşadığımız sistemde de ayrılmak zor olsa da şarttır. Adını ne koyarsanız koyun. Ama insanları ötekileştirmeden mutlu etmek şartıyla…