Sağlık bakanlığının oluşturduğu bilim kurulu her alana örnek olmalı.
Bakın dış kaynaklı koronayı ortak akılla oluşturulan bilim kurulu nasıl kontrol altına alıyor.
İnsanın bravo diyesi geliyor.
Demek ki oluyor, demek ki sandığımızın aksine biz ortak bir akıl üretmeyi, kurallara uymayı, krizleri yönetmeyi biliyoruz. Yeter ki ehil insanlara fırsat verilsin, Bilimi hayatımızla bütünleştirelim. Problem ne kadar dış kaynaklı olursa olsun. İnandığımız anda başarıyoruz.
Peki, neden ülkemizde var olan birçok sıkıntıyı bu şekilde ele alamıyoruz?
Neden bir Ekonomi Kurulu oluşturulup ekonomi bu heyete teslim edemiyoruz?
Neden bir bilim kurulu da sanayi için kurulamıyor?
Neden bir bilim kurulu da bilişim teknolojileri için kurulamıyor?
Bu süreç herkese bir şeyler öğretti aslında:
Korona denen illetin hayatımızda ne kadar kırılgan bir çizgi çizdiğini, sokakta yürümenin, yolda cadde de gezmenin, dostla yüz yüze iki laf etmenin, sevdiklerine sarılmanın ne kadar kıymetli olduğunu öğreniverdik.
Peki, Bilim kurulunun kararlarına biz insanlar neden uymuyoruz? Bilimi neden pas geçiyoruz. Bakın o bilim kuruluna uydukça sorunlarımız azalıyor. Korona hayatımızdan sanki kaçıyor!
Aslında Avrupalıdan da Amerikalıdan da iyi olabileceğimizi, istişare kültürünü, kollektif aklın değerini, Kriz yönetiminin önemini, kurallara uymanın ne kadar değerli olduğunu, İhtiyatlı iyimserliğin önemini anlayıveriyoruz.
Makul olmanın önemini, her bir ferdin sağlığının toplum için ne denli önemli olduğunu, mutluluğun önemini öğreniyoruz.
İnsanlar yalnızlaşınca bir elma kurdu gibi, içten içe erir. Ama kollektif yaşamın hazzına kapılınca bir huzur duyar.
Toplumsal yaşam kurallarına uyarsak virüs hayatımızı hiçbir zaman durduramaz.
Korana virüsü hayatımıza çok değerler kattı.
Yeter ki bilim kuruluna inanalım. O zaman çok değişiklikler yaşayacağız. Yeter ki yaşamımızda her alanda bilim kurulu oluşturulsun!
Öyle ki 4 ay gibi kısa bir sürede ozon tabakası iyileşti, hayvanlar çoğaldı, denizler göller temizlendi, balıklar cirit atar oldu.
Ne dersiniz Bilim kuruluna inanalım mı? Yoksa hayatımızdan çıkarıp her işi yüce yaradana bırakıp eskisi gibi tesadüf mü yaşayalım mı?