Bugünlerde sosyal mesafeli bir yaşamdayız ve salgından korunmak amacıyla maske takıyoruz. Peki mecazi anlamda hiç düşündünüz mü? Etrafımızda ne kadar ‘maske’ takan insan var? Maskeler ne kadar güvenli.
Peki! Güvensiz olan ne?
Örneğin bilim camiasına bakalım. Bilimle uğraştığını söyleyen insanlar ne derece samimi sizce? Liyakat ne derece var? Peki ya bir bilim insanın başka bilim insanlarına saygısı ne kadar var? Emeklerin ve değerlerin önemsenmediği, saygı duyulmadığı, sürekli medyatik kişilerin baş tacı edildiği, belki de çok değerli çalışmaların bir şekilde hayata geçirilemediği ortamlarda, nadir bir çiçek gibi açmaya çalışan yeni beyinler belki de sonsuza kadar soluyorlar. Akademisyenliğe sadece meslek gözüyle bakan insanlar ve fırsat eşitsizliği yüzünden, belki de bilim aşkıyla yanıp tutuşan gençler silinip gidiyorlar. Belki de aralarından bazıları her şeyi göze alıp yıllarca mücadele ediyorlar, yel değirmenleriyle savaşır gibi. Bütün bunlara göz yumanları çok da uzakta aramamak gerek. Bunlar çoğu zaman mesleğin içindeki vurdumduymaz kişiler oluyor. Bazen de büyükşehirlerdeki ‘köşeleri kapmış’ ‘büyük akademisyenler’ bazen çok konuşan ama yıllardır bir türlü elini taşın altına sokamayan, sorunları masaya yatıramayan meslek örgütleri. Yani uzun sözün kısası, birçok bilim dalı ölüyor ve ölürken de en çok o bilim dalı ile uğraşanlar bu ölümü seyrediyor.