Dünyada ve Türkiye’de Irkçılık icat edilmeden önce sevgi ve hoş görüye dayalı bir yaşam biçimi hâkimdi.
Şimdilerde ise sanki ölüm kol geziyor. En yetkili ağızlar bile ölmeyi öldürmeyi dillendiriyor. Irkçılık had safhaya ulaşmış. Kendinden yana olmayanlar diye sanki insanlık dışı sınıf yaratılmış.
Kendisini dışlanmış hisseden farklı kimlikler ve değerlerden bütün insanları kucaklayan bir kent, özgürlüğe kaçış mekânı yaratılmalı.
UNESCO tarafından kentlerin ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele politikalarını iyileştirmek amacıyla kurulan Avrupa Irkçılık Karşıtı Kentler Ağın’a 2019 yılında Türkiye’de birçok belediyeler oy birliğiyle katıldı.
O günden sonra maalesef her türlü dışlayıcılıkla mücadelede kamusal dayanışma unutuldu.
Seydişehir’de zaman zaman ırkçı olaylar yaşandı. Üniversite öğrencilerine şiddet uygulandığı yıllar oldu. Uygulayanların da sırtları hep sıvazlandı.
Bütün insanları kucaklayan bir kent yaratılmalı. Her farklı köken, inanç, kimlik ve yönelimden kentliler için ama özellikle de yeni kuşak genç kitle için her türlü baskıdan, dışlanmışlıktan, kutuplaştırılmadan uzak bir gençlik yetiştirilmeli.
Özgürlüğün, eşitliğin ve kardeşliğin yanı sıra dayanışmanın, sosyal adaletin, laikliğin, toplumcu değerleri korumak ve yaşatmak adına her kesime el uzatarak Toplumsal Eşitlik Birimimiz öncülüğünde çocuk, genç, kadın, engelli, yaşlı, sığınmacı, mülteci gibi bu alanlarda faaliyetler yürütülmeli.
Bu sebeple her türlü dışlayıcılıkla mücadelenin kamusal dayanışma ağının kurulması sağlanmalı.
Bu çalışmalar yerel belediyelerden başlayarak genele doğru yaygınlaştırılmalı. Irkçılığa el birliğiyle karşı konulmalıdır.