Enflasyon ve krizin had safhaya çıktığı ülkemizde gıda güvencesini üretime dayalı öz kaynakları ile karşılayamıyorsak bu zorlu süreçten güçlü çıkamayız.
Bir zamanlar kendine yeten ülkemizde tarım ve hayvancılıkta ileriydik. Dışa bağımlılık İMF politikaları çiftçiyi bezdirdi. Tarım ve hayvancılığı bırakarak üretici çiftçilerimiz şehirlere göç ederek el kapılarında iş arama telaşına düştüler.
Maalesef gelinen nokta ise ürettiğinden fazlasını tüketen ve açığı ithalat ile kapatan bir ülke haline geldik.
Gıda konusunda dışa bağımlı hale geldik. Böyle gidilirse zaman gelecek kıtlık hatta açlık gibi çok büyük problemler ile karşılaşacağız.
Yaklaşık 850 milyon insanın aç uyuduğu ve her gün yaklaşık 22 bin insanın açlıktan öldüğü bir Dünyada olası bir gıda kıtlığının Koronavirüs salgınından çok daha fazla ölümlere yol açacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir"
Her türlü şarta rağmen üretmek zorundayız!
İyi bir proje geliştirerek Şehirlere göçü durdurup tersine çevirmeliyiz. Göç edenler memleketine geri dönmeli çiftini makinesini tekrar eline almalıdır.
Ekmek, dikmek, üretmek zorundayız. Virüs ve ekonomik kriz belasından kurtulalım derken, yokluk ve açlıkla insanlar çaresizliğe bırakılmamalıdır.
Acilen çiftçimizin ve köylümüzün desteklenerek tarım alanlarımızın son noktasına kadar ekilebilmesi için gübre, tohum, ilaç ve mazot desteği verilerek, üretim maliyetlerinin bir kısmı karşılanarak çiftçimiz ve köylümüz desteklenerek üretimden kopmaması sağlanmalıdır. Yoksa yazın domates, biber, patlıcanın, fasulye ve benzeri ürünleri kilosu 50 liradan almak zorunda kalabiliriz.
Sağlıklı günlerimize çok yakında kavuşmak dileğiyle.