Halk olarak kriz anlarında hesap sorma mekanizmasını hiçbir zaman kullanmayız!
Bu krizleri çoğaltırsak! Ekonomik krizler, siyasi krizler, afetler vb. Olaylar gibi…
İnsanlarımızın çoğu yastık altı dediğimiz birikimlerle birlikte hareket ederek her olayın üstesinden gelme gayreti içerisinde olabiliyor.
Vatandaşlarımız kriz anlarında birbirlerine yardımla çare olabiliyor.
Dayanışma dediğimiz bu olgular önemli ve gerekli bir beceri olsa da, zamanla vatandaşlık bilincinin gelişmesine engel olmaktadır.
Kriz anlarında vatandaşlarımız bireysel olarak çözüm üretmesi, kamu kurumlarının görevlerini gereğince yapmamalarına yol açabiliyor. Devletin bu gibi durumlar deyim yerindeyse hoşuna gider.
Vatandaşlık bilincinin geliştiği toplumlarda kamunun görevini yerine getirmemesine karşı gösterdikleri tepkilerle baskı oluşturur ve onları görevlerini yapmalarına zorlar. Tepkisiz toplum ise bu kurumların iş yapma durumuna sürükler.
Yani! Devletin yapacağı görevleri halk üstlenmemeli. Vatandaşlarımız hak ve özgürlükleri için gerektiğinde her anayasal haklarını kullanarak hesap sorabilmelidir.
Vatandaşlar sessiz kalmayarak devletin kendi rolünü oynamasına vesile olmalıdır.
Yoksa! Her geçen zamanda halk ile devlet arasında güvensizlik oluşur. Kamu yıpranır. Kurumlar, siyasi mekanizmanın tamamen denetimine girer işlevini kaybeder.