Afrikalı yazar Alan Paton, kitabında çok güzel ülkesinde 1930 yıllarında yaşanan trajik olayları yazmış.
Orada bir yandan ilkel yaşam, bir yandan da, sömürgeci beyaz adamın acımasız ırkçı tutumu.
Zamanlar Afrika insanı ezildiğinin farkına vardıkça, birbirleriyle dayanışma gösterip direndikçe bir gün özgürlük yolu açılır önlerine...
Siyah derili Afrikalılar Irkçılığa karşı olmanın sömürünün, ezilmişliğin mücadelesini dünyaya duyurmuşlar. O kitap bunları en iyi anlatmış.
Kitabın adı ‘Ağla sevgili yurdum’
Zaman zaman ülkemizde de yaşanan acı, trajik olaylar oluyor.
İki hafta önce Bartın'da meydana gelen patlamanın ilk haberlerinden sonra, gelecek iyi haberleri umutla hep bekledik. Günler uzadıkça ölüm haberleri arttıkça, O insanların yakınlarının acı çığlıkları hepimizin hafızasında.
Yine bir başka yazarımız ne diyor? ‘Acıyı yüreğinde duymuyorsan insan değilsin’
Televizyonlardan izledikçe adeta içimiz kömür gibi karardı! Madenin kapısında umutla bekleyen gözü yaşlı bir anne, eş, arkadaşları, İşte o insanların yüreğindeki yangını görmüyorsan sömürü ve rantı anlayamayız.
Sorgulamalıyız? Yıllarca! Neden hep madenciler ölür?
Binlerce metre yerin altında ekmek parası zor kazanılırken, birileri onların ödedikleri vergiyi nasıl çalar?
Neden, onlara maaşlar kaşıkla verilirken, diğerleri altın çağını yaşar?
Şuna bakın emekçiler ne kadar kolay ölüyor... Ne kadar ucuz insan hayatı... Ve ne çabuk unutuyor olan hadiseler.
Unuttuk Soma'yı! Ermenek'i, o kınalı saçlı anneyi, yırtık lastik ayakkabılı babayı. Biz unuttukça, hiç önlem alınmadı. Hep daha çok öldü emekçiler.
İnsan yaşamı bu kadar ucuz mu?
Neden emekçiler, madenciler ölür bu ülkede? Sorusunu sormalıyız?