İnsanlar 12 yaşından sonra rızkının peşine düşer. Fakir ve yoksul ise onu hayatta bekleyen sürpriz olaylar hiç tükenmez.
İnsanoğlu yaşadığı müddetçe ekmeğini kazanma mücadelesi verir. Evliyse çocuklarını büyütme telaşı sarar. Her şeyin para “olduğu günümüzde işçilik, emek gibi olguların hiç değeri yoktur. Çünkü o kadar işsiz var ki biri girer diğeri çıkarılır. Patron için sanki onlar köledir. İçinde bulunduğumuz kutsal denilen Ramazan ayında bile Türkiye’de işçi çıkarmaları aldı başını gidiyor. Eylem yapıyorlar ama seslerini duyan yok. Neden? Çünkü onlar ırgat. İnsanlıkları patronların aklına gelmediği gibi Türkiye’yi yönetenler işçi kıyımını görmüyorlar bile!
İşsiz kalmak, Sigortasız kalmak geçim derdine düşmek ölüm gibi bir şeydir.
İşsiz gariban emekçi ne yapsın. Aş yok, İş yok, Ev kira ekonomik koşullar o kadar ağır ki! Hayatın zorlukları karşısında emekçinin ekmeğine göz koymuşsan eğer,
(İş çevrelerine biraz dini terim söyleyeyim belki anlarlar) ‘Allah’tan gelecek azaba açık kapı bırakıyorsun sen’
Gelin nasırlı ellere kıyım yapmayın. Hani insanlık kutsaldı, Alın teri kutsaldı!
Kendi şehrimizin sokaklarında bile aynı yaşanmışlıklarla insan hayatları doludur. Emeği öğretmiş bir şehrin insanlarıyız. Birçok işsizlerle dertleşiyoruz. Had da onların yaşamlarını yazıyoruz. Onların yaşanmışlıklarını kendi hikâyemde buluyorum. Karakavak mahallesinden bir haber ulaştı. Orta yaşta bir insan çok sayıda hap içerek intihara kalkışmış. Ne acı be! Onun derdi neydi? Tabi ki bu yaşanmışlıklar. O kişiye şöyle bir soru sorsanız? Siz o ömrünüzü kime feda edecektiniz? Cevap! Çaresiz gariban ne diyecek; ‘’Sonu yok beklemenin’’