Büyük bir umutlarla 2025 yılına yüzümüzü çevirmiştik. Hoş geldin 2025 demiştik. Güzel dileklerle karşıladık. Ya tutarsa dedik! Gördük ki yeni yılın ilk ayı yangınlarla başladı. Birçok insanın sevdiklerini aldı. Dünyada da böyle oldu. Bir çoğumuz öfkelendi, kızdı, bağırdı, çağırdı. Bu acıların kızgınlığıydı. Büyüklerimiz “Öfkeyle kalkan, zararla oturur” diye boşuna dememiş’’ İçinde bulunduğumuz dönem vatandaşından iktidarına, muhalefetine kadar her birey için kendimizi kontrol etmeliyiz. Demek istediğim İnsanlık için öfkeyi tamamen yok et demek değil, öfkeni sakince dile getir, kontrol et, ama bastırma. Bastırılan öfke yanlış zamanda çok yüksek dozda ortaya çıkabilir. Bu söz bir psikiyatri tanımıdır. Nerede hata yaptığımızı öncelikle görmeliyiz. Bu dönemin diğer söylemi ise değişim dönüşümdür. Ama burada da gördük ki bu dönüşümü teknoloji alanında beklerken buhranlı sosyal çalkantıyı bir anda getirdi. Her toplum katmanı kendini yenilemeli. Geçmiş anlayışlarımızdan bir anda olsa vazgeçmeliyiz. Bizi tüketen bizi yok eden saplantılardan sıyrılmalıyız. Geçmişteki hatalarımızı tekrarlamayalım. Kendimizi dizginleyebilirsek, bizleri değişime, hazırlayacak ortama kolayca girebiliriz. Hayat sınavlarla dolu’ strese yenik düşen, duygulara kapılırsak kayboluruz. Sakinliğimizi koruyup, mücadele etmeliyiz. Kazanan yine bizler olabiliriz. Değişimler kolay olmuyor. Dünya bu trende girmiş hızla ilerliyor. Dünyada tıp alanında büyük ilerleme kaydedildi. Çaresi olmayan hastalıklara çareler bulunmuş. Hepimizin korkulu rüyası olan yaşlanmayı durduran bir sistemle tanışabiliriz. Ayrıca insan hakları çok gündemde olacak. Barış çok yakın! Değişimi sükûnetle karşılamak gerekir. Dünya çağı yakaladı! Bizler kendi topraklarımızdaki nimetleri değerlendiremiyoruz. İki- üç siyasi kutup arasında sanki eziliyoruz. Kolayca yapabileceğimiz sorunların altında kaldık. İnsanlar yaşadıkça kendimizi yenileyip ilerlemeye odaklanmalıyız!