Her geçmişin bir hikâyesiyle vardır. Bir şehir tarihi evleriyle, kültürleriyle, sanatı ve sanatkarlarıyla, sanatçılarıyla olgun yapıdaki eğitimli insanlarıyla, yaşanmışlıkların öyküleriyle vardır. Onları yok ettin mi? Bir şey kalmaz!
Seyyid Harun’dan bu yana Seydişehir insanının sesi asırlardır anlatılır bunları da aklımız erdi ereli duyar bazen mutlu, bazen hüzünlü olarak dilden dile aktarılır, zamanla çoğalıp şehrin sesi, ruhu olur.
Yakın tarihimize kadar ilçemizin siluetlerinden, kartpostal güzelliğindeki tarihi ahşap bir evlerin hikâyesini anlatsak da bugün bir elin 5 parmağını geçmez durumda tarihi yapı kalmıştır. Çünkü maya çalmaya değmeyecek. Ne zaman tarihi bir evin hikâyesini merak ettiysem hem o evi hem de o evlerin içerisinde yaşayanların kalmadığını öğrendiğimde içimden bir aaah sesi gelirdi. Mesela! Osmanlı paşalarından Mahmut Esat Efendi, Türkiye başbakanlarından Sadi Irmak gibi birçok düşünür, akademisyen, bilim adamı yazar çizer gibi insanlarımız yaşadıkları evleriyle, sokaklarıyla her nesneleriyle kaybolup gitmişlerdir. Torunlarının torunları bugün ne Seydişehir’i bilir, nede şehir insanları onları bilir. Bir dönemlerin şehir ruhu silinmiş gitmiştir. Yakın geçmişte Köseleciye ait bir ev vardı yıkıldı onun resimlerini de bir hayli çekmiştim. O ev aslına uygun olarak yapıldı hama kurtuluş savaşı gazisi o insanı maalesef onurlandırılmadı. Her önünden geçişte kulak versek kim bilir kulağımıza neler fısıldar. Şehrimizin doğal ve tarihi güzelliği olan yerler de içler acısıdır. Mesela Ilıca tepesi şehrin akciğeridir. Ama bugün betonlaşmış çevresi ise güneş enerji sistemleriyle örülmüş durumda. Kuğulu ise her ne kadar bakımlı olsa da halka ait olan o mesire alan son yıllarda paralı hale getirilerek sanki ranta dönüşmüş. Vatandaşlar da oradan gittikçe soğumaktadırlar. Çarşı merkezinde eski tarihi evler bir bir beton binalara yenik düşmüşlerdir.
Bu güzel evleri, insanlarını, doğal manzaralarımızı gördüğüm her güzelliğin, değer verdiğim her şeyin fotoğrafını çekmeye çalıştım. Bugün ise görüp çekebileceğim fazla bir şey yoktur. Geçmiş mazide kaldı. Avucumuzdakilere sahip olmaya çalışalım!