Yüzyıllardır sevgi ve aşk hep anlatılır. Sırf bu yüzden Havva ve Adem’in kaderi Cennet’ten kovulmak olmuş. Bir yasağa karşı sevginin baş kaldırış direnişiydi. Aşk ve sevginin tutkusuydu.
Günümüz aşk ve sevgisinden bahsetmiyorum. Bahsettiğim bir bedenin, bir ruhun ait olduğu sevgiyi diyorum.
Samanlığı seyran edenlerin bir sevgi günüydü.
Düşünebiliyor muyuz? Birçok ülkenin gerçek sevgiyi anlatırken Âdem ve Havva’yı örnek almıştır.
Günümüzde bedenle mekân sanki ayrı düşmüş. Yaşamak anlamsızlaşmış. Düşün bir kere! Âdem ile Havva’nın severek yaptığı aşk ve sevgiye olan ilginin çağımızda anlamsızlaşarak nasıl da kaybedilmiş!
Sevgi ve aşkın sonunda ise özlem dolu şarkılar, ıstırap dolu şiirlere dökülmüş mısralar gibi anlamsız bir yaşam kalmış.
Aşk ve sevginin bütünlüğe kavuşması gerçeğin kendisi olmalıdır.
14 Şubat elbet kutlamak isteyen herkes için hoş bir fırsat, ancak bazen bir ömür sürebilecek tutkuların yapı taşı, bazı kalplerin atma sebebi olabiliyorken senenin bir gününe sığdırılması beklenmemelidir.
Zoraki bir çiçek, öylesine bir paket, gelişigüzel bir öpücükten çok daha fazlasıdır bir bütünlüğün oluşması. Gerçek sevgi ve aşkın ruh ve bedende buluşması gibi. Ademle Havva gibi. Dağları delen Ferhat ile Şirin gibi olmalıdır sevgi. Sevgiyle kalın. Gününüze mutlu olun.