İnsanların kalbi neden çabuk ölüyor Süleyman?
Apartmanların kanında mı var bir bozukluk?
Yoksa evlerimize giden asfalt yolların zifti midir damarlarımızı büzüp güdükleştiren?
Bu, nasıl bir çağdır böyle?
Öteki bahçede ki ağaçların kesilmesine parmak kaldıran elle, kendi bahçesinde doğa sevici kesilen el, aynı el midir?
Akıl nerde başlar? Vicdan nerde biter?
Yan oda da uyuyan kadınına tekme tokat girişirken, meydanlarda şiddet karşıtı kesilen ayak, aynı ayak mıdır?
Işıl ışıl kentlerin içinde sönen ruhlarını hangi güzellik kremi güzelleştirebilir bu insanların?
Market reyonları yiyeceklerle doluyken, sokakta açlıktan ölen bir insanın cenaze merasimini nasıl anlatabilir bir şiir?
Ben mezarlık sevmem. En az kırk kez söyledim, ziyaret ettiklerine bakmayın emin olun hiç bir kadın da sevmez.
En başından söyleyim, şiddetin kendisini ortadan kaldırmadan kadına yönelik şiddeti önleyemezsiniz, sona erdiremezsiniz.
Hakkınızı aramak için sokağa çıktığınızda, sesinizi sessizlik için yükselttiğinizde, haksızın karşısında tavır aldığınızda polis jopu, güvenlik gücü karşılar ilk önce bizi.
İstediğiniz kadar yasaklayın, cezalar yağdırın. Ki yeterince caydırıcı bir cezada bulunmuyor zaten. "Caydırıcı ceza" deyince bile insanın midesi bulanıyor, yapacak, yapmak istiyor ama "caydırıcı cezadan" korktuğu için vazgeçiyor, vazgeçecek öyle mi? Elindeki sopa ile bir toplumu hizaya sokmaya çalışmak, ağıla sokulmaya çalışılan hayvanlar gibi, affedersiniz. Utanıyor insan. Siz utanmıyor musunuz?
Çocuğunuz doğru bir davranışı geliştirmediğinde, kendinizce bütün çareler tükendiğinde hani elinize sopanızı(terlik) alıp dövüyorsunuz, sonra kadına, çocuğa şiddet sona ersin diyorsunuz.
Yok, öyle yağma, öyle de atılmaz o elinizdeki sopa zaten.
Kapitalist ekonomi şiddeti doğuran en temel etkendir. Şiddet olmadan varlığını sürdüremez doğası gereği. Yeni bir ürünün pazarda hâkim olması için bütün çareleri kullanılır, bütün çareleri tükendiğinde değil en başında şiddet de o hakim olmanın içerisindedir.
Şiddeti doğuran sistemin kendisi iken şiddetin önleneceğini ummak biraz saflıktır, çocukluktur. Solun, sağın kötünün içinde iyiyi arama uğraşıdır birazda.
Bir kıyıdan karşı kıyıya geçmek istediğiniz sandalın altı delik ve elinizde bir kova ile sürekli sandalın içine dolan suyu boşaltmaya çalışıyorsunuz. Çaba takdire şayandır, önemlidir ancak sizin çabanız sizi karşı kıyıya geçirmeyecektir. Gerçeklik bu.
Kadın, cinayetleri, çocuk tacizleri, tecavüzleri, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, gazetecilerin öldürülmesi vb. hiç birinin birbirinden farkı yok özetle.
Sivrisineklerle mücadele ederken ilaçlama bir yere kadar işe yarayabilir. Ancak etkin bir mücadele yapmak için bataklığı kurutmak zorundasınız.
Kitap, bitap dökülür üstüme
Ayak bileklerimde hal hal
De ırgat
De beyzade
De burjuva
De gel!
Geldimse, bir testi kır
Bir yüz görümlüğü, Bir bez bayrak as.
Kasığının suyunda, arınsın kirim tenimden.
Eye kemiğinden ayrıksı ten ‘ha
Tin gahlarında “havva” (g)izi kalır.
Lilith’ye savrulur kaçak isyan.
Kirpiklerimin sürmesi, süzülür yastığına,
Eleklenir teleklerinden kapkara.
Destanlarından, şiirlerden içre kentlerin tenhasında
Adım ki aşk,“zehirli sarmaşık “ tır.
Ara ki bulansın döşün, tadı dilinin ucunda tiryak.
Dem heyhat!
Adım ki yüzyıllık adım, “erkek gibi kadın “
Yüzlerce yıllık adının ardılı adsız.
Adım, Manhattan New York’ta işçidir,
Dokuma tezgâhlarına dökülen terimin aynasında.
Ki sütten artık, anason kokardı
Bebelerimin ağlak dudakları, çalışmak zamanında.
Babadan miras, soyunur pembesinden
Vardiya sabahları adının yokluğundan kadın.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü bir kutlama günü değil, anma günüdür. Bu mücadele uğruna hayatlarını kaybetmiş bütün kadınların anısına saygıyla... Umut yarın olmasın, umut yaşamın kendisi olsun dileğiyle...