Ve bizler sessizce seyrederken gökyüzünü,
yeryüzüne hayaletler doğurduk karınlarımızdan...
Gözlerimizin içinde ki gemilerin bayraklarını yaktılar,
Biz sustukça,
Bahar yapraklarını, umut mevsimini düşürdü cüzdanından.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kasım ayı raporuna göre, geçen ay 39 kadın öldürüldü. 30 kadın kendi evinde öldürüldü. 11 kadın kocaları tarafından öldürüldü, 11 kadının ise kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi. Diğer kadınlardan 2’sini eski kocası, 1’ini eski sevgilisi, 4’ünü babası, 3’ünü akrabası, 2’sini oğlu, 1’ini kardeşi, 4’ünü ise sevgilisi öldürdü.
Kadınların öldürülme nedenleri raporda şöyle yer aldı: “11 kadının ölümü şüpheli olarak kaydedilirken, 19 kadının neden öldürüldüğü tespit edilemedi, 4’ü ekonomik bahaneyle, 5’i boşanmak istemesi, barışma isteğini reddetmesi, arkadaşlık isteğini reddetmesi gibi kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü.”
Kadın cinayeti ; “kadının kendisini özgürleştirme, bağımsızlaştırma ve/veya bireyleştirme niyetleri, gayretleri ve/veya eylemlerinden dolayı kendisini rahatsız, mağdur ve/veya aşağılanmış hisseden ve söz konusu kadının yakını olan bir erkek tarafından öldürülmesi “ olarak tanımlanmaktadır.
Kadın cinayetlerinin en belirgin özelliği cinayete kurban giden kadının hemen hemen daima yakını olan bir erkek tarafından öldürülmesidir. Cinayeti işleyen kişi maktulün kocası, eksi kocası, sevgilisi, eski sevgilisi, akrabası veya gizli ya da açık şekilde cinsel ve/veya duygusal partneridir.
Kadın kendisine yabancı veya düşman bir kişi tarafından öldürüldüğünde buna kadın cinayeti denmez. (bir kadının kendisine cinsel tecavüzde bulunan birisi tarafından öldürülmesi sınıflama açısından tartışmalı bir durum yaratabilecekse de böyle bir cinayet bence “kadın cinayeti” kavramı içine alınamaz.)
Cinayet işlemek bir insanın yapabileceği en aptalca eylemdir!
Peki, bir insan, en yakını olan birini canına kast edip neden öldürmeye yeltenir ve yahut öldürür?
Kadının kocasıyla birlikte oturduğu evi terk etmesi, kadının kocasından boşanmak için adımlar atması veya en azından bu niyetini dile getirmesi, boşanması, kadının sadakatsizliği veya sadakatsizliğinden şüphe edilmesi (“rahat” tavırlar, güzelleşme gayreti, başka erkeklerle iletişim) ve/veya kadının itaatsizliği gibi durumlar erkeklerin cinayeti işledikten sonra verdikleri ifadelerde yaygın olarak söyledikleri gerekçelerdir. Ve daha da pek çok gerekçe de sıralanabiliyor.
İçinde yaşadığımız kapitalist sistemin erkek egemen yapısıyla birlikte, tek eşli aile yapısının gerçekte yalnızca kadın için geçerli olması (erkeğin açık yahut gizil çok eşliliği aşikârdır) neticesi ile olay “namus cinayeti “olgusu da aşabilmiş değildir.
Diğer taraftan kadının toplumsal yaşama (toplumsal üretime) daha fazla katılmasıyla birlikte, kadın evdeki yahut erkeğin yanındaki konumuna karşı oluşturduğu tavır, davranış vb. açısından da değerlendirmek gerekmektedir.
Erkeklerin, on yıllarca aynı şeyleri yapmakta olan kadının daha önceden yapmakta olmadıkları şeyleri yapmaya başlamaları tetikleyici unsuru oluşturup; bir anlık öfke, cinnet getirme vb. şeklinde dışa yansımaktadır.
Erkek, kendi erk ’inin yıkılmasına “doğal”, “içgüdüsel “ hayvani bir tepkiyi ortaya koymaktadır işin özeti.
Erkek yıkılan, öldürülen erkekliğini elinde tutabilmek adına daha çok öldürücü oluyor ne yazık ki…