Şimdi,
çok katlı apartmanların pencere kuşlarıyız hepimiz.
Camın buğusunda gözyaşlarını eritiyoruz zamanın.*
Tespit edilen vaka sayısı: 0 Ölüm sayısı: 0 diye başlamak isterdim bu yazıya.
Ama henüz değil. Umutsuz muyuz, hayır değil.
Elbette o günler de gelecek, biliyoruz.
2020 yılına ne dileklerle girmiştik hepimiz, ne umutlarımız vardı yeni yıldan.
Ne hayaller kurmuştuk mutlulukla geri sayım yaparken.
Aramızda, maskesiz sokağa çıkma hayali kuranımızın olduğunu sanmıyorum.
Böyle bir yıl olacağı aklımızın ucuna bile gelmezdi hani.
Grip, covid-19, virüs, virüsler.
Ölümler…
Pandemi, salgın, hastalık…
Ölümler…
Evinde kal, sokağa çıkma.
Ölümler…
Ellerini yıka, maskeni tak, mesafeni koru.
Ölümler…
İnsan, ölüme hiç bu kadar yakın olmamıştı
Ve yaşama bu kadar bağlı.
Basit bir el yıkamanın hayatımızı kurtarabileceği aklımızın ucuna dahi gelmezdi(sağlık çalışanlarını biraz ayrı tutarak tabi, çünkü onlar bilirler) hani.
Sarılmanın, dokunmanın kıymetini bu kadar derin hiç hissetmedik sanırım.
Bir salgınla, sağlık sistemi çöken dev ülkelere tanık olduk. Tembel öğrenciler gibi(tembel öğrencileri alınmasın lütfen, gözlerinden öperim hepsinin) sağlık sistemleri ile sınıfta kalan bu ülkeler sınıf tekrarı mı yapacak, yoksa iki sınıf yukarı mı atlatacaklar kendilerini bilmiyoruz henüz. Hepbirlikte göreceğiz önümüzde ki yıllar da.
Virüs korkusuyla özel doktorlarını yanına alarak özel sığınaklarına koşan dünyanın zenginlerini gördüğümüz gibi, yırtık elbiselerinden kopardıklarıyla kendine maske yapan çocukları da gördük.
Görmeyenler var ise, görsünler lütfen.
Onlarca liraya alınan arabaların kullanılamadığını, ayakkabıların, elbiselerin giyilemediğini gördük.
Temel ihtiyaçlarımız dışında ki her şeyin hiçliğini gördük.
Kendi hayatlarını hiçe sayarak hayat kurtaran sağlık emekçilerini gördük.
Görmeyenler varsa hala, görsünler lütfen.
Maske için kod bekleyenlerin yanında, hiçbir yerden talimat beklemeden maske diken, siperlik yapan, dayanışmayı, paylaşmayı öğretenleri gördük.
Peki ya sonra.
Hiçbir şey bu andemiden sonra eskisi gibi olmayacak, burası net.
Bu savaştan bizler nasıl çıkacağız?
Bu hapishane duvarları nasıl yıkılacak?
Aciz insan için en önemli şeyin ne olduğu sorusu nasıl yanıt bulacak?
Dünyanın kalbi bu günkü gibi aynı ritimle mi atacak?
Dünyanın ve bizim efendimiz kim olacak yahut efendisi bir dünya mı kurulacak Sorular, sorular…
Nasıl olacağı, ne olması gerektiği biraz da kendi ellerimizde değil mi?
Özetle, ellerinizin kıymetini bilin.
Hepsi bu.
*Korona virüs karantinasından 3 nolu çıkış kapısı: ŞİİR/ Havva Dilek/ İzan Yayınları