Ve o gece…
“ya yaşatın ya öldürün !” diyerek inledi Fatih.
23 yaşındaydı.
4 yıldır kolon kanseri… radyoterapi… kemoterapi…
4 ameliyat
Ve dinmeyen acılar
Ve bu acılara dayanamayan bir baba
Üç el ateş ediyor tek çocuğunun kafasına !
Ve o gece oğlunu öldüren baba da ölür aslında…
Kimi baba hastaymış
Kimi Fatih iyileşirdi
Kimi Fatih kendi istemiş
Dokturu “hastalığı kabullenemedi”
Kimi de ötenazi hakkı …
ÖTENAZİ: Güzel Ölüm !
Bir insanın ya da hayvanın yaşamının dayanılamayacak durumda –algılanması—nedeniyle acısız veya çok az acıtan şekilde yüksek dozda ilaç vererek veya kişiyi yaşam destek ünitesinden ayırarak yaşamına son vermek.
Ötenazi pasif ve aktif ötenazi olarak ta uygulanmaktadır.
Pasif ötenazi de kişinin bulaşıcı hastalığı tedavi edilmeyerek , kişinin pasif olarak ölümüne yol açılmaktadır.
Yaşadığımız bölge de biraz yaşlılar (bir çok durumda gençler bile) için yakın zaman kadar (halen de) “ölecek” algısı oluşmuşsa dualarla “acısız” ölmesi beklenmektedir yahut ölüme terk edilmektedir.
Hepsini geçelim “tedavi red formu” nu doldurmakla pasif ötenazi kabul edilmiş olmaz mı ?
Ancak ötenazi denince bilerek, isteyerek kişinin acılarına dayanamayacağı –algısının—oluşması ve ölüm kararının verilmesidir ve de bunun o ülkenin yasalarınca güvence altına alınıp alınmadığı anlaşılıyor.
Birincisi evet alanında uzman kişilerin söylediği gibi suistimale açık bir durumdur.Özel mülkiyet’e dayalı sistemlerde kesinlikle suistimale ziyadesiyle açıktır.
İkincisi ve belki daha da önemlisi “tıp ta kesinlik yoktur” yaklaşımını yerle bir eden bir yaklaşım olduğu gerçekliğidir.