Hayat saatin yüzüne baktı.
Kadın kâğıttan bir gemi yaptı.
Pamuklu dokumadan kızıl bir bayrak.
Güverte, halat, mendirekler
Saçları savrulan duba ve motor sesleri.
Sonra bir de deniz.
Gökyüzünü, kuşları, kanatlarını maviden.
Maviyi atlas bir yorgandan,
Hasreti kurşundan.
Düştü, geceydi,
Üşümüştü elleri.
Yastığın altında bir mektup, bir de kâğıttan gemi.
Geminin içinde uyuya kaldı kadın.
Kapitalizmin altın çağı demişken, ilişkilerden bahsetmemek olur mu, olmaz tabi ki.
En sıradan insandan en sevdiğiniz arkadaşınıza, orta karar görüştüğünüz birinden en yakın akrabalarınıza kadar karşılıklı bir menfaati olmadan yürütülmeyen ilişkiler çağıdır kapitalizmin altın çağı.
Kimileri ile maddi çıkar üzerine kurulu iken bu ilişkiler, kimileriyle de duygusal çıkar üzerine kuruludur.
Öyle yâda böyle.
Off puff seslerinizi duyar gibiyim kadar da değil canım diye hayıflanıyorsunuz şu an eminim. Bu durumdan çok hoşlandığım için girmedim bu konuya, bilakis midemi bulandıracak kadar sevmiyorum bende emin olun.
Benim sevmemem, sizin sevmemeniz bu durumun iyileştirilmesine katkı sağlayacak ise, gelin hep birlikte sevmeyelim, hep birlikte off puff çekelim.
Hiç bir çıkar gözetmeksizin, beklentisiz sevdiğimiz o kadar az şey kaldı ki elimizde, bir düşünün derim.
Hani o çok sevdiğiniz, tırnağına taş değse dünyayı ateşe vereceğiniz çocuğunuza, eşinize, sevgilinize, sevdiğinize en ilkel duyguya inerek saldırma evresine nasıl dönüşüyor insanın içinde ki o büyük sevgi?
En başından şöyleyim, şiddetin kendisini ortadan kaldırmadan kadına, çocuğa, hayvana vb yönelik şiddeti ve/veya şiddeti önleyemezsiniz.
İstediğiniz kadar yasaklayın, cezalar yağdırın önleyemezsiniz.
Kapitalist ekonomik sistem şiddeti doğuran en temel etkendir. Pazarda bir mal yer edinebilmek için, yerini koruyabilmek için şiddete ihtiyaç duyar. Emperyalizm ise, işte o şiddet yoluyla dünyayı sarıp sarmalamasıdır kapitalizmin.
Savaşlar, ülke sınırları, gümrükler, uluslararası anlaşmalar vs. nedeni nedir diye bir sorun kendinize. Sormakla kalmayıp cevabını görebilmektir aslolan. Dünyanın öbür ucunda yaşayan herhangi bir insan ile ne derdi olabilir Yenigün Mahallesi'nde kendi halinde oturan Ayşe teyzenin?
Bir düşünün derim.
Kadına yönelik şiddeti önleme, şiddetle mücadele gününde seslerini duyurmak isteyen kadınlar neden engellenmek istenir mesela?
Şiddeti doğuran sistemin kendisi iken, aynı sistemin şiddeti önleneceğini ummak biraz saflıktır, çocukluktur.
Sol'un, Sağ’ın kötünün içinde iyiyi aramak beyhude uğraşıdır.
Bir kıyıdan karşı kıyıya geçmek istediğiniz sandalın altı delik ve elinizde bir kova ile sürekli sandalın içine dolan suyu boşaltmaya çalışıyorsunuz. Çabanız takdire şayandır, önemlidir de, ancak sizin çabanız sizi karşı kıyıya geçirmeyecektir.
Gerçeklik bu.
Kadın cinayetleri, çocuk tacizleri, sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddet, hayvanlara uygulanan şiddet vb. hiç birinin birbirinden farkı yok aslında.
Şiddeti doğuran asıl neden ortadan kaldırılmadan şiddetin dozunu biraz hafifletmek mümkün olabilir fakat ortadan kaldırmak mümkün değildir.
Hepsi bu.