1 Mayıs emek bayramıdır. Bir Mayısa karşı olan emek düşmanları yıllardır bahar bayramı olarak halka empoze etmeye çalışsalarda enternasyonel dünya işçi bayramı olduğunu kendileri de kabul etmek zorunda kaldılar.
1977’nin 1 Mayıs’ı. Taksim Meydanı’nın kana bulanıp 34 insanımızın yaşamını yitirdiğinde ben 20 yaşındaydım. O karanlık güçler o günlerde açığa çıkarılabilseydi belki bugünlerde daha sağlıklı bir şekilde bayramlar iyi ortamlarda kutlanabilirdi.
Ne yazık ki bulunmadı. Ölenler öldükleriyle kaldılar, geriye yığınla acı bıraktılar…
Bu katliamı yapanlarda yalnızca korku vardı, korkuyorlardı. Emeğin güçlenmesi, emekçinin hakkını aramasından korkuyuyorlardı.
Geliyoruz günümüze!
En son Seydişehir’de 2005 yılında Çelik- İş sendikası öncülüğünde kutlamıştık. Ama ondan sonra kutlanamadı. Keşke Seydişehir’de her yıl bayram havasında kutlanabilseydi. Yeni nesil emeği işçinin üretme sesini duyabilseydi. O ses sömürüye haksızlıklara adaletsizliklere dur deme sesiydi. Yeni haklar elde etme sesiydi. Burda işçi bayramı kutlanması işverenin de işine gelebilirdi. Çünkü işyerinde verimliliğin artması işçi işveren ilişkilerinin dayanışmaya dönüşmesi herkese yarayabilirdi.
Bugün Seydişehir işçi çalışanlarına bir bak Alüminyum fabrikasının dışında sendikalı bir şey yok. Çalışan sayısı, emekçi sayısı artmasına karşın, sendikal örgütlenmeler yok edilmiş, birleşik güç parçalara bölünmüş durumda…
Böyle bir ortamda kim, kaç kişiyle ve nerede kutlayacak ya da kutlayabilir 1 Mayıs Emek Bayramını?..
Bir işçi emeklisi olarak 1 Mayıs Emek Bayramı’nızı kutluyor, bu uğurda yaşamını yitirenlerin anısı önünde saygıyla eğiliyorum…