Bir hayatı bölüşebilirim umuduyla üfledim sonbahar kuşların kanatlarına.
Dizlerimde eski bir ağrı, iki sıra kızılçam.
Aşkmış meğer yazıyı bulduran ilk insana ve o ilk okun ucundaki acıyı kazıtan duvarlara.
Hiç bir acı bölünmezdi oysa bölüşülmezdi ekmek gibi sofrada.
Aç kapıyı kalbim, aç kapıyı ben geldim.
Kış geliyor.
Buğulu gözleriyle pencerelerin bekleyişini öldürebilir mi Bey Dağları'na salına salına yağan kar?
Sanmam.
Herkesin acısı kendi evinin bahçesine gömülmeliymiş sonra, kendi kapısına asılmalıymış kışı ve kendi bahçesinden giyinmeliymiş sabrını.
Aşk'ta acı gibi kendi aşığının kalbinde söndürebilirmiş yangınını, bilmezdim.
Hangi evin kapısına çalsak hüzünlü bir lodos eser şimdi, kalbimin odaları karayel.
Gölgesinde nefeslendiğim dağ, aç kollarını iki yana, sar gövdenle sabrımı bu kışta biter.
Bir gölge bölünürmüş meğer bölüşülürmüş bir zeytin çekirdeğinin sesi.
Kış geliyor,
Toprağın uğultusunu kesen o paslı bıçak.
Kapalı Yoldan kalabalığın yalnızlığıyla yürüdüm sonra.
Yalnızlığın kalabalığıyla indim Saat Kulesi'nden aşağıya, Kaleiçi'ne.
Çoktular, yok gibi, çoktular.
Sonra, Attalos'un askerlerinin göğsünde sakladıkları mektuplarını getirdim kalbinin kapına.
Aç kalbinin kapısını, aç kapıyı ben geldim.
Binlerce yıl, binlerce söz, binlerce sözcük, on binlerce nefes.
Hadriyan Kapısı'nın güvercinlerinin ürkek seslerini de not düşerek altına, okudum her bir satırını hece hece.
Olympos'un bütün tanrıları sustu sonra, ateş sustu.
Ağladı bulut, ay sustu.
Pencereler ağladı, perdeler sustu.
Hangi mektubu açıp okusak özlemek kokar şimdi.
Özlemek avuçlarımızda uyuya kalmış sevinci.
Kış geliyor.
Ellerimde Stratonike'in mektupları,
Endymion'un 'son dilek hakkı', sonsuz uyku ve dolunayla aydınlanan gökyüzü
Ve düşün üstünü örttüğümüz ölüm.
Düş sustu.
Sustu sonra içimdeki bütün kadınların sesi.
Aç kapıyı kalbim, aç kapıyı ben geldim.
Şiir sustu.
Sus.
Bu kışta bitecek.