Tıpkı şairin dediği gibi, “ateşle sınanıp” ta gelmişizdir buralara..
İlk cehennemin dört yaşında çocuktur daha. Tırnaklarında kibrit kutusunun isi gizlidir.
Korkarsın…
Sonra bekaret fırtınası çöl susuzluğundadır. Nefes almaya uğraşır, öğrenirsin öğretirler zorla.
Ya biat ya isyandır cehennemin , cennetin..
Hangisi ağır basarsa onun ateşinde küllenmeye mahkumsundur coğrafyanda.
Biat duygularını ipe dizdirir tinsel semahgahlarda .Kurumasını beklersin güneşin pencerene süzülen ışığıyla.
İsyan gerdek gecesi kızıllığında kan tutar. Hislerinin dişlerini çekmek düşer kendi ellerine ve dağlarsın yaralarını.
Gece yıldız tozu gün uçurtma alazı, gökkuşakları çoğalır ruhunda ve unutursun artık ağlamayı temmuz ateşinde.
Bellenirken bilenirsin habire…
Çemberin dışına taşmak kendini darağacına asmakla eştir bilirsin ve öylece seyredersin gövdeni ayna da biran.
Gülümsemelerin kentin kıyısında bir nehir sessizliğindedir , siyah beyaz gölgesi bacak arasında söndürülüverilir bir gece yarısı.
Yaşamak intiharın süt kardeşi olarak not düşer karnene, dudağında ki çizgiler yarına dair olsa da.
Ve bir kuyruklu yıldız düşüyle çarparsın duvarlara, kanatırsın aynaları.
Tenindeki yangınlara sürülen kezzap tesirsizdir artık etinde…
Askıda ekmeğe uzanan utangaç çocuk iklimlerine küfredersin.
Göz taşlarım kelebek kanadında bir yağmur damlası ışıltısı
Ve yaşamak ölmek kadar özgürlüğündür artık kalemin kurşuni menzilinde.
Bilirsin ve de yürürsün…