“Kapıda bekleme beni bu bayram anne; Gelemem.”
Kimi zaman binde bir yaşama umuduyla yürüyen karettasındır siyah beyaz bir kumsalda.
Kimi zaman çocuğunun büzüşen dudağından dökülen “anne seni çok özledim! ” cümlesidir seni hayata tutunduran.
Kimi zaman bir dostun ansızın çaldırdığı telefonun kulağında ki sesidir odanın penceresinde perdeni açtıran.
Kimi zaman tek kişilik yalnızlığa çevirdiğin anahtardır çelik kapıyı umuduna bağlayan.
Kimi zaman kenttin hengâmesinden henüz oturmadığın bir banka yürüyeceğin yoldur seni sabahına uyandıran.
Kimi zaman kalbinin gitmesine razı gelmediği için istemsizce dökülen birkaç damla gözyaşıdır peronda seni umutlandıran.
Hayat!
Bazen hayat öyle bir şeyler yaşatır ki tepetaklak oluruz, gökyüzü griye boyanır, kanadını yitirir kuşlar.
Bütün yollar özlemek kokar.
Bir telefon, bir cümle, bir hasret, yollar, yolculuklar, sabah, vuslat, öylece baka kalırız aynaya. Bayram telaşı, öpülen el, dokunulan yara, bukağılar anlamsız birer cümle olup sırıtır yüzümüze. Bütün kapılar hüzün kokar. Bu bayram korona virüs salgını nedeniyle kapılarını açamayacağız annemizin, babamızın, kardeşimizin, eşimizin, dostumuzun. Uzaklar belki biraz daha uzak olacak, belki eski fotoğrafları açıp bakacağız gözümüzde birkaç damla yaş ile, anılar geçip karşımıza oturacak. Sarılamamanın, dokunamamanın sızısıyla bükülen boynumuz. Geçecek! Yine heyecanla yollara düşeceğiz, gözyaşlarını sileceğiz kapıların. Yine kalabalık kahvaltılarda gülümseyeceğiz birbirimize. Yine çocukların şen kahkahaları dolduracaklar sokakları. Umut ile, bayramınız bayram ola! |