Bu soğuklarda “deli olan deliğinden çıkmaz” derler.
Çıkmaz da ne yapar? Diye sorar gibisiniz. Küpe dağının takdire şayan ayazı kucaklayınca memleketimi, genelimizde gündüz enerji sarfiyatını önlemek ısıyı kaybetmemek için, bol yemek az hareket vardır.
Dolayısı ile dolaplardan kalın giysiler kaldırılıncaya kadar fark edilmez kışın alınan fazla kilolar. Yazın alabildiğine çalışır keyfimizce de yer içeriz. Asıl sonbahardır memleketimin hareket bereket ayı.
Seydişehir de kış hazırlıkları tam gaz başlar daha ilk günlerden: Odun kömür alınacak, çatının kırık kiremitleri yenilenecek, soba kurulacak ( memleketimde de artık doğalgazın o renksiz mutluluğu var.
Yine sonbahar ayında cevizler toplanacak, ağaçlar budanacak, bahçe temizlenecek gibi daha sayamadığım birçok iş birbiri ardına yapıla gelir. Kış ekmeği, turşusu, erik dut domates patlıcan kabaktan tut fasulyesi vişnesine kadar kurutulacak, sosu, reçeli, tarhanası, salçası, tahini, pekmezi derken nerdeyse yazın son günleriyle birlikte eylül ayları kış hazırlığı ile geçiverir. Kadınlar da bir telaş erkeklerde başka bir telaş. Bir hareket bir berekettir gider.
Yurdum insanının kilolarının sebeb-i elde olmayan nedenlerdir. İradene sahip olamazsan sürekli yersiniz!
Diğer yandan da kışın soğuğun ve hareketsiz geçen geceleridir. Malumumuz severiz biz bamyanın, dolmanın, pilavın, güvecin, su böreğinin yağlısını hani fenada sayılmaz aslında düşününce, yufka üstünde yenilen bulgur pilavını, incecik kesilmiş bol yumurtalı hamuruyla lezzetine doyamayacağımız tereyağıyla harmanlanmış ev eriştesini, pişi, kömbe, bittik daha ne sayayım unutmadan meşhur yat-geber yemeğini de söyleyince sanırım bu hissiyatıma katılmamak mümkün değil sonra gelsin kilolar yerleşsin.
Şimdi soruyorum size? Yalnızca soğuk kış mevsimi bizim kilolarımızın mücbir (irade dışı) sebebi sayılır mı? Ne dersiniz?
Yoksa kış tembelleşmesi mi. O zaman haydi sağlık için spora.