Adın Bahar’dı, siyah beyaz ekranlarda
Çocuktum ama duydum.
Gri bayraklarla geçtin
Çocuk gözlerimle gördüm.
Sorma şeker bile vermediler,
He mi de, bayram.
Ağzım açık,
Avuçlarımda tadı kaldı.
Ben büyüdüm.
Bahar, çocuktu anlaşılan
Onu da büyüttüler.
İşçiler.
Emekçiler.
Öğrenciler yürüdüler...
Bayramlıklarını soyunup yürüdün,
Ben de yürüdüm peşin sıra.
Sokaklar kızıl,
Yüz yıllık çınarlardan büyüktün.
Yıl 1 Mayıs
Yıl 1886
Amerikan iç savaşı arkası.
Yüz binler yürekleriyle,
Tulumlarıyla sokaklardaydılar.
Sokaklar emek
Sokaklar kan
Sokaklar barut
Sokaklar toz, duman.
Makinalar,
Makinaları yapanlar çalışıyorlar.
Çalıştıkça,
Kapitalistler daha da çok kazanıyorlar.
Çalışmalı,
Çalışmak İnsan Olmak.
10 saat çok.
8 saat yeter!
İndi şart el, rengarenkti işçiler.
Adolph Fischer, George Engel
August Spiens...
Gün gibi, güneş gibi.
Af dile,
Albert Parsons af dile!
Ölüm niye?
“Bütün dünya biliyor
Suçsuz olduğumu.
Eğer asılırsam cani olduğumdan değil,
Emekçi olduğumdan asılacağım”
Dedi, bile bile.
Asırlık çınar gibi
Dünyanın göğsüne girdiler.
Kırık boyunlarına aldırmadan
Bağırıyordular bu güne,
Direnmek düne, niye?
Çalışmak,
Çalışmak evet.
8 saatin altına çalışmak.
Direnmek güne!
Direnmek geleceğe!
Dünya, Birlik, Dayanışma, Mücadele!
Bütün dünya bir olmalı diye
Bağırıyordu işçiler!
8 saatlik işgünü mücadelesi önderlerinden Albert Parsons, idam edilmeden hemen önce bir veda mektubu kaleme alır;
“Bu kelimeleri yazarken adlarınızın üstüne gözyaşlarım damlıyor… Bir daha hiç karşılaşmayacağız. Ah, sevgili çocuklarım, nasıl içten, derinden seviyor sizi babacığınız. Sevdiklerimiz için yaşamakla gösteririz sevgimizi ve gerektiğinde sevdiklerimiz için ölmekle de gösterebiliriz sevgimizi… Benim hayatımı ve doğal olmayan haksız ölümümü başkalarından öğreneceksiniz. Babanız, özgürlük ve mutluluk uğruna gönüllü olarak canını vermiş bir kurbandır. Size miras olarak şerefli bir ad ve tamamlanacak bir görev bırakıyorum… Onu koruyun, bu yolda yürüyün. Kendinize karşı doğru olun, o vakit başkalarına karşı sahte olamazsınız. Yaratıcı, uyanık ve neşeli olun… Çocuklarım, değerli varlıklarım; bu mektubu yalnız sizin için değil, daha doğmamış çocukları için ölen birçok kişinin ölüm yıl dönümlerinde de okumanızı istiyorum. Yavrularım, elveda…”
İnsanca bir yaşam için, Yaşasın 1 MAYIS!