İlk kez bu bayram bayramlık almaya niyetlendim kendime.
Şöyle mavi bir elbise, puantiyeli ama. Kolları da karpuz kollu olmalı ki çocukluğuma götürsün beni.
Sonra vazgeçtim.
Bazı sabahlar çocukluğumuza uyanmak isteriz, sanki gerçek olabilecekmiş gibi. Hepimizin ilginç çocukluk anıları vardır eminim.
Çoğu travmatik belki de.
Düşe kalka büyümelerimiz, hayallerimiz, umutlarımız, umutsuzluklarımız.
Her biri bir o kadar renkli, bir o kadar soluk, bir o kadar siyah beyaz.
Sonra oradan büyüyeceğiz, ilk gençlik dönemi, ilk aşk, ilk ayrılık, ilk evden kopuş, ilk maaş, ilk asgari ücretle tanışma, ilk dolgun maaş.
İlk ev kiralama, ilk evlilik, ilk ev kirası, ilk fatura
İlk enflasyonla tanışma, ilk kredi, ilk borç sorgulama, ilk ölmedik ama hayattayız bakışı.
İlk iki minik el, ilk bebek bezi, ilk kaka, ilk mama, ilk uykusuz gece.
İlkokul, ilk göz buğulanması, ilk bayram, ilk elinin öpülmesi...
Sonra.
Deprem...
Yıkılan evler...
Yıkılan hayatlar...
Sonrası kocamaaan bir boşluk.
Bu bayram sessizce kutlayalım bayramı ki daha fazla büyümesin depremden geride kalanların içindeki boşlukları.
Ne çok şey var konuşulacak, ne çok şey var paylaşılacak. Hiç olmadık bir yerde zaman duruverirse diye korkuyorum.
Tek korkum bu desem yalan sayılmaz.
Yol parası tomarla para, benzin hiç bir yerde gidemeyecek kadar pahalı, markete girmek cesaret işi nerdeyse biliyorsunuz.
Paranın satın alamayacağı şeyler var öte yandan.
Haydi durmayın!
Henüz vakit varken sarılın sevdiklerinize, oydu buydu demeden varın gidin yanlarına.
Bayram, bayram gibi değilse bile siz bayram edin sevdiklerinizin kalbini, evini, sokağını.
Hepsi bu.