Günaydın içimi aşkla uyandıran sabah.
Bu gün de ölmedik, bu gün de özlemek getirmiş balkonuma rüzgâr.
Saat kaçta uyandığımız değildir bizi uyandıran, nasıl uyandığımızdır.
Tarifleme konusunda biraz daha iyiyim sanırım.
SS veriyor ruhumun pencereleri ara sıra.
Kusur dedikleri boyama kitabı,
Al eline kalemi kusursuzmuş gibi boya kendini doya doya.
Az ilerisi uçurum ne de olsa.
Kusursuz sevmeyi indirimden almak gibi bir seçenek yok maalesef hayatta.
Askı da mı?
Askıya çıkacak kadar kötülükle de dolmadı sanırım henüz kalplerimiz.
Ah kalbim!
Bazen insanın aklı kalbinin önüne kalın duvarlar örer duvarlara da tel örgüler.
Uykunun değişik bir haliymiş gibi, günün karanlık tarafına basmakta inat eder ya parmak uçlarınız.
Yürümek zordur ya hani cam kırıkları arasında, can ile cam kırıkları arasına sıkışır ya bazen adımların, hani korkun günün aydınlığını ikiye böler ya bir kâbusun en güzel rüyanı bölmesi gibi.
Korkarsın, kaçarsın, kendinden bir milim uzaklaşamazsın ya.
Hani uzaklar geçip karşına oturur ya bir akşam üstü.
Suskunun bam teli.
Düşün aklının çıkması ve bir kelebeğin zamansız intiharı...
Ne çok şey var konuşacak, paylaşılacak. Hiç olmadık bir yerde zaman duruverirse diye korkuyorum.
Tek korkum bu desem yalan sayılmaz.
Yol parası tomarla para, benzin hiç bir yerde gidemeyecek kadar pahalı, markete girmek cesaret işi nerdeyse biliyorum, hepiniz de biliyorsunuz.
Paranın satın alamayacağı şeyler var öte yandan.
Haydi durmayın!
Henüz vakit varken sarılın sevdiklerinize, oydu buydu demeden varın yanlarına.
Bayram, bayram gibi değilse bile siz bayram edin birbirinizin kalbini, evini, sokağını...