Martılar benim öz kardeşlerimdir, siz bilmezsiniz.
Aramızda tuz bağı var, deniz bağı var, çakıl taşı bağı var.
Kaçıp kurtulamayacağımız çöp bağı var martılarla aramızda bir de.
Sizlerle de çöplük bağı var mesela, hatırlatmak isterim.
Sekiz, dokuz yaşında iken çoban yıldızının soyundan geldiğime inanırdım hep. Kırk yaşından sonra fikrim değişti, fikrimi değiştiren neydi hafızanızı çürütmek, hatırlamak istemiyorum şimdi. Kırk yaşından sonra emindim artık martıların soyundan geldiğimize.
Bazılarını çöple besliyorlar martıların, bazılarını balıklarla.
Sürekli çöp ile çöplükle beslenenler balıklardan ya habersizler ve yahut ta balıkların yeri yurdu nerededir hiç bilmiyorlar.
Her gün balıklarla beslenenler çöplüklerin çok uzağındalar zaten, onların hayatlarında bildikleri tek çöp belki de yedikleri balıkların kılçıklarıdır.
Bir de bizim gibi olanlar var aralarında martıların, ara sıra çöp ile ara sıra balıklarla besledikleri geçici bir tür olarak.
O yüzdendir belki de arada sırada yolumuzu şaşırıyoruz, aklımız yerinde durmuyor, yönümüzü kaybediyoruz.
Bu sabah çöp mü verecekler bize yoksa balık mı verecekler diye düşüyoruz yollara. Asfalt kokusundan ayıramıyoruz balık kokusunu, sonra korna sesi, sonra bip sesi makinalar, makinalar, kalabalıklar, kalabalıklar.
Makinalar korkutucu, kalabalıklar korkutucu. Kumsala götür beni nolursun, kumsala balıkların arasına.
Söyle rakıda getirsinler.